Lon Fuller’in kurgusal olarak oluşturduğu Speluncean Kâşifleri davası‘nın kısa bir özetini indirmek için tıklayın.
Davayla ilgili görüş ve yorumlarınızı iletiniz.
Lon Fuller’in kurgusal olarak oluşturduğu Speluncean Kâşifleri davası‘nın kısa bir özetini indirmek için tıklayın.
Davayla ilgili görüş ve yorumlarınızı iletiniz.
Davada yorum yapmak istediğim birkaç nokta var.
En çok üzerinde takıldığım durum Hakim Tatting tarafından sorulan “doğal duruma ne zaman avdet ettiler?” sorusundan hemen önce akla gelen bir sorudur. O da “Pozitif hukuktan uzaklaşarak doğal hukuka/doğal duruma geçilebilir mi?” Ardından gelen soru “Doğal yasalar nelerdir?”. Önce doğal duruma geçilip geçilemeyeceğini incelersek ve bu inceleme sonucu geçilemeyeceği yönünde olursa doğa yasalarının neler olduğu konusunu sorgulamaya gerek kalmayacaktır.
ortaya bir kura sistemi atmıştır fakat sonradan iradesini bozmuştur. İradesi olsun ya da olmasın bir insanın dört kişi tarafından öldürülüp yenilmesi söz konusudur. Mağdurun rızası bir çok durumda cezai sorumsuzluk nedenidir; fakat mevzu bahis yaşam hakkıdır ve kişi yaşam hürriyetinden kısmen ya da tamamen vazgeçemez. Bunu bir kenara bırakır isek üzerinde durmak istediğim konu basit bir denklem gibi 4 kişini yaşaması mı yoksa 5 kişinin açlıktan ölmesi mi? Hiç şüphesiz her makul birey 4 tane canlı beden isteyecektir. Hayatta kalmak uğruna yapılan fiiller kişiyi haklı kılmaktadır. Burada bir bedene piyango vurması gerekiyordu. Olayda
piyangonun denk geldiği talihsiz kişiydi. Bu olay bir piyango şeklinde değil de ortak irade olmadan bir kişinin ve ya tüm bireylerin fiili olsaydı da sonuç değişmeyecekti. Meşru müdafaa hallerinde bu durum sayılmamıştır: fakat yasalarda yazmayan ama hakkaniyete daha uygun bir yaptırımın uygulanacağı bir durum hukukun doğuşundan beri çözüme vardırılamamış yahut üzerinde çokça tartışılmış bir konudur. Bir cümle ya da paragrafla hüküm vermek çok da doğru olmaz.
Öncelikle bir devlet varsayalım ki her taşının altında hukukun işlediği. Buradan ilerlersek hukuk dağda yaşayan insan için de yer altında yaşayan insan için de hatta denizde yüzmekte olan insan için de geçerlidir. Bir insan temyiz kudretini yitirdiğinde elbette ki ona temyiz kudretine sahip bir insanla aynıymış gibi yargılama yapılamaz. Fakat bir hukuk normunun işlemeyeceği anlamına da gelmez. Yani içinde bulunduğumuz koşulların farkında olmayan bir insan için bile hukuk normları uygulanmaktadır. Bunun neticesinde pozitif hukuktan uzaklaşmak pek mümkün gözükmemektedir.
Bu önermeler sonucunda doğal yasaların olduğundan söz etmekten ziyade bu hukuk normlarının somut/kurgusal olaylarda nasıl uygulanacağı ele alınmalıdır.
Bu noktada ise hakimler haklı savunu saiki üzerinde tartışmışlardır. Yasa koyucular yasaları yaparken meşru müdafaa hallerini genelde sayarlar. Fakat insan olmanın getirisi olan her şeyi gözetememe durumunun meşru müdafaa hallerini sayarken de somut/kurgusal olayda eksik kaldığı görülmektedir; fakat bundan önce yine “bu olayda (yasada yer alsın veya almasın) meşru müdafaa hali var mıdır?” konusu sorgulanmalıdır. Burada meşru kavramını yasada yer alandan ziyade haklı gerekçe olarak algılamak gerekir. Olayın il basamağında
Diğer nokta ise Hakim Tatting J.’in düştüğü not: “kurtarma ekibindeki on kişinin ölümü pahasına kurtarılan sanıkların idam edilmesi ‘saçmalığı’”. Burada hakimin yanıldığı bir nokta var. Bir kişiye nasıl bir başkasının (aynı bile olsa) ceza vermesine izin vermiyor isek aynı şekilde bu cezanın yahut sonucun doğa tarafından verilecek olmasına da izin vermemeliyiz. Örneğin evime giren hırsıza hakim 10 yıl ceza verecek iken onu kaçmadan yakalayıp evimde 10 yıl hapis etmem makul görünür bir durum değildir. Aynı kıstas idam mahkumu da olsa doğada ölmesine izin verilemez. Ceza yetkisi “Toplum Sözleşmesi”nde devlete aktarılmış ise devlet bu yetkisini kullanmaktan taviz veremez.
Davada eleştirilip/katılınabilecek bir sürü nokta daha mevcuttur. Değindiğim hususların çürütmeleri de elbette ki hem tarafımca hem diğer insanlarca elbette ki vardır. Teşekkürler, saygılarımla…
Hukuk ahlakı icinde barindirmak zorundadır. Muhakkak ki hukuk ve ahlak çatışma haline geldiğinde uygulanması gereken ortak vicdana hizmet edendir.W diğer arkadaşlarıni ölmeye mahkum etmemek icin kendisi ölmüştü. Bu durum da idam cezasıyla diğerlerinin ölüme mahkum edilmesiyle hukuk intikam araci konumuna sürüklenmistir.Bu durumda hakim olsaydim serbest birakilmasina karar verirdim saniklarin.Ayni sucun bir daha islenme ihtimali yoktur ki caydiricilik dusunulsun.Suca azmettiren dogal bir olaydir dolayisiyla bu dogal olayin tekrar yasanmamasi icin onlem alirdim.
Yorum için teşekkürler. Bu yorumu, ilgili hafta bu konuya gelindiğinde hatırlatacağız. Hukuk ve ahlak arasındaki mesele, hukuk felsefesinin en temel konuları arasında. Bu, doğal hukuk ve hukuki pozitivizm karşıtlığının en temel kriterleri arasında yer alan bir husus.
Not: Blog’u takip ettiğiniz ve yorum yaptığınız için teşekkürler, ancak daha önce de belirttiğimiz üzere, yorumları ilgili haftanın konusu bağlamında yapabilirsek daha iyi olur. Hem böylelikle, ilgili konu geldiğinde, yorumu ve/ya katkıyı, unutma riskini ortadan kaldırmış oluruz.