“Hukuk Felsefe Dersi 4. Hafta Konusu” için 3 yorum

  1. Tabi hukuk en geniş anlamda temelleri tabiatta yatan, kaynağı deneye dayalı olarak teşhis edilemeyen hukuktur. Tabi hukuk değişik anlamlarda değerlendirilen bir kavramdır. Tabi hukuk bütün insanlar ve toplumlar tarafından bağlayıcılığı kabul edilen hukuk ilkeleri anlamında kullanılmaktadır. Tabi hukuk yaklaşımında olan değil olması gereken hukuka öncelik ve üstünlük tanınır. Müspet hukuk yani pozitif hukuk ise devletin yetkili organlarınca çıkarılan hukuk kuralları ile bağlayıcı mahkeme içtihatlarını kapsamına alan ve geçerliliği bütün ülkede devlet tarafından sağlanan hukuktur. Hukuk değerler sisteminin bir kısmıdır. Tabi hukuk, pozitif hukukla pozitif hukukun ulaşmak istediği değer arasında bir arabuluculuk işlevi üstlenmektedir. Hukukun ulaşmak istediği en yüce değer adalettir. Hukuk müesseseleri adaletin sağlanması ve toplumun barış ve bir düzen içerisinde yaşamı için kurulmuştur. Tabi hukuk toplum tarafından benimsenmiş kurallar ve değerlerin bütünüdür. Pozitif hukuk oluşturulurken tabi hukuktan yararlanılmaktadır. Bu yapılar birbirinden bağımsız değil adeta bir zincirin halkaları gibi bir bütündürler. Pozitif hukuk kurallarının oluşturulması sürecinde tabi hukukun göz önünde bulundurulmaması sonucu toplum tarafından benimsenmeyen, benimsenmesi için devletin daha fazla çaba sarf etmesi, zor kullanması gereken durumlar ortaya çıkacak, belki de yasa koyucu bir süre sonra benimsenmeyen hukuk kuralını değiştirmek zorunda kalacaktır.

  2. Tabii Hukuk Epistemolojisinde Hobbes’un Toplumsal Sözleşmesi

    Tabii Hukuk Epistemolojisinde Hobbes”un Tolumsal Sözleşmesi
    Hobbes, tabii hukuku; müspet hukukun temeli, destekleyicisi ve meşruiyet nedeni olarak görmektedir. Hukuku düzeninin içeriğinin tespiti, beşeri kanunkoyuscu yani hükümdara Hobbes’un Leviathan’ına tabi olmasından kaynaklanmaktadır. Tabii hukukun işlevi tebayı Leviathan’ın bütün emirlerine uymaya mecbur tutmaktadır.

    Hobbes’a göre Doğa Durumunda olan bireyler doğada eşit yaşarlar ve bu eşitlikten dolayı her şey hakkında her istedikleri hakkı iddia ederler. Bu durumun nedeni ise doğa durumunun yasalarla sınırlanmadığından, herkesin her şey üzerinde hakkı olduğu durumu sonuç olarak savaş durumuna yol açar. Hobbes’a göre; insanın kendi varlığını korumak, güvenliğini sağlamak ve amaçlarına ulaşmak uğruna insanlar arasında kargaşa, çatışma ve savaş başlamış olur. Yasa olmadığı için Adalet, Adaletsizlik ve Hak kavramlarından bahsedilmez ve herkesin herke ile savaşı başlar. Yasa yoksa, genel meşruiyet tanınmış güç yoksa bu savaş hali devam edecektir. Hobbes bu süreci anlaşmaya toplumsal anlaşmaya giden bir süreç olarak görmüş ve homo homini lupus ( insan, insanın kurdudur.) sözüyle temellendirerek, insanların doğal durumundan kurtulmak ve ortak bir güvenlik sağlamak için, kendi kuvvet kullanma hakkını sözleşmeyle bir otoriteye, bir ölümlü Tanrıya nihayetinde Leviathan’a devretmelidir şeklinde açıklamıştır. Toplumsal sözleşme ile erkin tek elde toplanması sağlanarak, hükümdara meşruiyet kazandırılmış olunacak ve böylece o hükümdar, herkes için geçerli olan yasalarını ortaya koyarak mevcut kaos durumunu mevcut savaş halini ortadan kaldıracaktır.

    Leviathan ( Kitabında Ejdarha ile tavsir edilmiştir.) toplumsal sözleşmeden aldığı haklar ile güç kullanma tekeline sahip, güç ilişkilerini tek bir elde toplayan, devamı için onayın gerektiği mutlak, sürekli ve bölünmez bir özelliğe sahiptir. Bu egemen ve meşru güç Leviathan iradesini kabul ettirebilmesinin aracı müsbet kanunlardır. Tabiat kanunu, sözleşmelerin ihlalini yasaklayan ve müspet kanunlara itaat etmeyi emreder. Bu da tabi hukukun tek bir norma indirgenmesine neden olur.

    Eleştiri: Hobbes’un felsefesi bir kötümserlik anlayışına bağlıymış gibi görünse de onun yaşadığı dönemde Avrupa’da var olan iç savaşların çok uzun yıllar sürmesi ve bu durumda insanların mal, can güvenliklerinin kalmadığının düşünüldüğünde güçlü bir hükümdarın etrafında birleşerek ki bunu o dönem diğer düşünürlerine göre en naif bir şekilde bir toplumsal sözleşme ile gücün hükümdara tevdii şeklinde açıklamıştır. Ancak Hobbes’un hesaba katmadığı, gücün tek sahibi Ejderha, Leviathan’ın zamanla bireysel hak ve özgürleri, güvenlikleri kendisi ve çevresi lehine kullanıp kullanmayacağı hususudur. Hobbes bu durumu, yönetimden kaynaklanan “ kötülükler barışın faturasıdır” şeklinde açıklamıştır. Ancak otoritenin kendi veya etraflarındakilerinin çıkarı için en basit bir durumda bile bireyin en temel hakkı olan, yaşam ve özgürlük hakkını elinden basitçe alabileceği de göz ardı edilmemelidir. Bu konuda 2014 yapımı Andrey Zuyagintsev’in Leviathan filmi izlendiğinde, tabii hukuk ile desteklenen müspet hukukun nasıl bireylerin aleyhine kullanıldığını, Leviathan’ın 300 metrelik bir alanı almak için kişilerin yaşam haklarının ve özgürlüklerinin nasıl hiçe sayıldığını görmekteyiz.
    Gökmen Sezgin
    201751264

  3. Doğal hukuk kuralları tabiatta yatan hukuk kurallarıdır. Bu kurallar geçerliliğini sosyolojik veya normatif bir olgudan değil de aklın tezahürü olan kendi içeriğinden alır ve akılla kavranabilirler.
    İnsan zihninin temel iki faaliyeti bilgilenmek ve değerlendirmektir. İnsanın hakkında bilgilenmek istediği ilk şey doğadır. Bu yüzden doğal hukuk kurallarının akılla kavranabileceği söylenebilir.
    Mahkeme kararlarında ya da yürütmenin uygulamalarında maddi ve gerçek olgular uygulanmaktadır. Fakat mahkemeler ve yargıçlar zaman zaman doğal hukuktan da etkilenmektedirler. Etkilenmemeleri mümkün değildir. Müspet hukukla doğal hukuk ilişki içinde olmalıdır. Çünkü doğal hukuk tarafından kabul edilmeyen, doğal hukukun amacı ile çatışan müspet hukuk kuralları zamanla geçerliliğini ve uygulanabilirliğini kaybedecektir. Kanunkoyucunun doğal hukuk kurallarını dikkate almadan kurallar koyduğu, tepeden inen kuralların varlık gösterdiği bir toplumda bu kuralların devamı ve uygulanabilirliği ne derece sağlanabilecektir?
    Doğal hukuk görüşüne göre her varlığın belli bir amaca özgülendiği ve bunu belirli kurallar çerçevesinde yaptığı ve bu kuralların değişmez olduğu söylenebilir. Fakat bu değişmezlik unsuru eleştirilebilir.
    Toplumun ihtiyaçlarını o toplumun sosyal gerçekliğine bakarak anlayabiliriz. Toplum yapısı değişip geliştikçe ihtiyaçlar da farklılık gösterecektir. Yani doğal hukuk kurallarının toplumun değişen koşullarına göre sürekli değiştiği ve kapsamının genişlediği söylenebilir. Aksi halde doğal hukuk ilkeleri gelişme sürecinin gerisinde kalacaktır bu da toplumsal kurumları etkileyecektir ve gerilemeye engel olunamayacaktır.

    Locke’un belirttiği gibi “hayat, hürriyet, mülkiyet” gibi insanların doğuştan sahip olduğu hakları kapsayan, bu hakları koruyucu kurallar getiren ve bu kuralların her zaman için geçerli olduğu, insan ihtiyaçlarına ve duygularına cevap veren bir hukuk sistemi doğal hukuk olarak değerlendirilebilir.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s