10. Hafta Hukuk Felsefesi Konusu ve Okuma Parçaları

Bu hafta derste hukuk ve etik ilişkisine giriş yapılacaktır. Bu bağlamda öncelikle, etik teoriler konusu işlenecek, daha sonra bu teorilerin hukukla ilişkisi “adalet” bağlamında irdelenecektir. Ders için aşağıdaki makalelerin okunması gerekmektedir.

“10. Hafta Hukuk Felsefesi Konusu ve Okuma Parçaları” için 3 yorum

  1. İnsanın sadece maddesel varlıktan ibaret olduğu söylenemez. Çünkü maddi varlığın ötesinde insan varlığının hareketlerini belirleyebilmesini, onları anlamlandırabilmesini, zihinsel faaliyetlerde bulunmasını sağlayan bir yönü de vardır.
    İnsanın doğasında bencillik olduğu kabul edilecek olursa gerçekten herşeyin iyiyi amaçladığı söylenebilir mi? İyi olanı varlıkların nihai amaçlarına ulaşmak için yaptıkları olarak kabul ettiğimizde bu amaçların hepsinin olumlu sonuçlar doğuracağını söyleyebilir miyiz? Olumsuz sonuçlar doğursalar dahi iyi olarak kabul edilebilirler mi? Ancak akıllıca yapılan ve olumlu sonuçlar doğuracak olan eylemlerin iyi olarak kabul edilmesi daha doğru bir yaklaşım olabilir. İyi olan ancak erdemli davranış olarak tanımlanabilir.
    Akıl sahibi olmak bir güç olarak kabul edilir ve doğanın temel kabullerinden güçlü olanın güçsüz üzerinde baskı kuracağı kabul edilip ruhun akıl sahibi olan kısmının olmayan kısmı üzerinde baskı kuracağı böylece insanı erdemli davranışa yönlendireceği söylenebilir. İnsanın kendi isteklerini, hırslarını aklın egemenliği altına alarak erdemli davranışa ve bunun sonucu olarak da mutluluğa erişebileceği söylenebilir.

    İnsan ancak özgür iradesiyle baskı altında kalmadan gerçekleştirdiği eylemlerden sorumlu olmalıdır. Bu bağlamda gerçekten özgür olan insanın yapıp ettiklerinden sorumlu tutulacağı söylenebilir. Fakat bu özgürlük sınırsız olarak algılanmamalıdır, akıllıca konulmuş kurallar içinde kalmak şartıyla bir özgürlük alanından bahsedilmelidir aksi halde herkesin istediğini istediği gibi yapması sonucu bir başıboşluk ve kargaşa söz konusu olacaktır.
    İnsanın doğasından gelen yapmalısın veya yapmamalısın şeklinde yapılanan içgüdüler söz konusudur, bunların bir kısmının da sonradan yaşanan toplumun davranış kalıpları, dayatmaları çerçevesinde şekillendiği söylenebilir. Bakkal örneğinde olduğu gibi birey kendi içgüdülerinden kaynaklı olarak birşeyi yapmaya veya yapmamaya yöneliyorsa ancak bunun ahlaksal olduğu söylenebilir fakat dış dayatmalardan etkilendiği ve tepkilerden korktuğu için yapmaya veya yapmamaya yöneliyorsa aynı şey söylemez. Çünkü artık bu kararı özgür iradesiyle vermemektedir.
    İnsanın bencil doğasıyla sadece kendi isteğini, amacını yerine getirmek için yaptığı şey genel ahlak kuralı olarak kabul edilemez. Çünkü böyle bir kabul birbiriyle çatışan birden çok genel ahlak kuralının ortaya çıkmasına dolayısıyla düzensizliğe neden olabilir.

  2. Bentham’ın Ahlak Anlayışı
    Bentham faydacılık teorisinde insanın her durumda hazzı aradığını ve acıdan kaçtığını söylemektedir. Ona göre haz veren her şey faydalıdır, haz fayda ile eştir.
    İnsanların kendi faydalarına olacak şeyi aramaları ve acıdan kaçmaları toplumların geneline bakıldığında doğru bir önermedir. Her durumda insan bencil ve kendi çıkarını düşünen bir canlıdır. İnsanın doğasını kabul ederek buna uygun bilimsel kurallar koymak uygulanabilirlik ve kabul edilebilirlik açısından önemli olacaktır.
    Ancak insanlar öldürmekten haz alıyorlarsa o zaman bu etik ve iyi kabul edilebilir mi? Her insanın içinde bulunan sahip olma duygusunun tatmini için hırsızlık makul görülebilir mi? Bentham’ın teorisine göre ahlakın ilkelerinden biri kaç kişinin bundan haz aldığına bakılarak değerlendirilebilir. O zaman diktatör ve faşist bir yönetimin olduğu bir ülkede çoğunluk öldürmekten, yaralamaktan ya da herhangi bir şekilde zarar vermekten haz alıyorsa ve sayıca da üstünlerse (yani alınan haz miktarı çekilen acıdan fazlaysa) bunu destekleyen kanunların hukuk kuralı olmasında bir sakınca olmayacaktır, nitekim ahlakın niceliği sağlanmıştır. Sadece niceliklerden oluşan ve insanın ahlaki ve vicdani değerlerini göz ardı eden bu teorinin eksik kaldığı bazı noktalar olduğunu düşünüyorum.

  3. Jeremy Bentham’ ın Ahlak Anlayışı Üzerine

    Jeremy Bentham faydacılık etik teoreminin temel ilkelerini sistemleştiren ilk düşünürdür. Bentham’ ın bu anlayışa temel dayandığı insan psikolojisinden hareket ederek “ mümkün olan en yüksek sayıda insanın, mümkün olan en yüksek mutluluğu ” olarak kabul ettiği ‘ fayda ilkesine ’ ulaşmıştır. Fayda ilkesi Bentham’ ın ahlak felsefesinin temel aksiyomudur. Bentham’ ın fayda ilkesinin en önemli özelliği ve yeniliği, bu ilkenin nihai en yüksek ilke olmasıdır. Ayrıca Bentham mutluluğu haz ve acının arasındaki dengede hazzın daha ağır basması olarak tasvir etmektedir. Bentham eylemlerin ahlaki doğrulukları ya da yanlışlıkları bunların haz ya da acı ortaya çıkarma eğilimlerine göre değerlendiriliyorsa, eylemde bulunan birey, yapacağı eylemin doğru ya da yanlış olduğuna karar verirken eylemin ortaya çıkarması muhtemel haz ve acı miktarını değerlendirmek ve birini ötekine karşı tartmak zorundadır. Bu konuda izlenecek yol haritasını Bentham, Felicific Calcalus olarak tanımlamıştır. Bentham’ ın faydacılık konusundaki yaklaşımında ahlaki değerler ile çatıştığını düşündüğüm bazı durumları dile getirmek istiyorum. Öncelikle insanlar bencil ve menfaatine düşkündür. Bir eylemi yaparken haz ve acıya göre iyi ve kötüyü seçme konusunda bencil ve menfaatine göre davranabilirler. Örneğin sokakta yürüyen bir şahıs yerde içi para dolu bir çanta görse bu çantayı ne yapacaktır? Toplumun geneli tarafından ahlaki olduğunu düşündüğümüz çantayı bir polis merkezine götürüp teslim mi edecek, yoksa kimse görmeden çantayı alıp oradan uzaklaşacak mıdır? Buradaki fayda neye göre ölçülecektir? Bazı insanlara göre bu eylemde haz veren durum çantayı alıp gitmek, bazı insanlara göre ise çantayı yetkili kuruma teslim etmektir. İkinci örnek olarak toplumun bazı kesimleri tarafından, bazı eylemler tamamen ahlaka uygun görülebilir. Örneğin ülkemizde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde sınır ötesinden kaçak eşya getirmek ve bu eşyaları yurt içinde satmak son derece normal bir davranış olarak karşılanmaktadır. Yani kaçakçılık eylemleri orada yaşayan insanlar bakımından ahlaka uygun değerlendirilmekte ve insanlar bu eylemi yapmakla mutlu olmaktadır. Bu iki örnekte belirttiğim hususların ahlaki açıdan kabul edilebilir yönleri zayıftır. Bu sebeple faydacılığın tek başına geçerli ahlak teorisi olarak değerlendirilmesi yanlıştır. Faydacılığın diğer ahlak teorileri ile birleşerek ancak bütünün bir parçası olursa bir anlam ifade edeceği kanaatindeyim.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s