“Hukuk Felsefesi 13. Hafta Ders Konusu” için 2 yorum

  1. Öncelikle cezalandırıcı adalet sistemi ve onarıcı adalet sistemlerinden bahsetmek gerekirse, cezalandırıcı adalet sistemi, bir suç işlendiğinde devletin suçu öğrenmesi ile olaya el koyduğu, kolluk, Cumhuriyet Savcısı ve Hâkim tarafından yürürlükteki kanunlar doğrultusunda soruşturma ve kovuşturması yapılan, sanık ve mağdurun bu evrelerde sadece ifade vererek sürece katıldıkları ve süreç sonunda çoğunlukla sanığın hapis cezası yaptırımına maruz kaldığı, taraflar arasında herhangi bir barışın sağlanmadığı bir sistemdir. Onarıcı adalet sistemi ise özetle, olayın mağdur ve sanığının bir uzman huzurunda bir araya geldikleri ve af, sulh, uzlaşma zeminine dayalı her iki tarafında söz sahibi olduğu bir sistemdir. Ülkemizde cezalandırıcı adalet sistemi uygulanmakta iken 5 Ağustos 2017 tarihinden itibaren onarıcı adalet sistemine geçiş süreci başlatılmıştır. Belirtilen tarihte yayımlanan Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği kapsamında şikâyete tabi birçok suç uzlaşmaya tabi kılınmış ve uzlaştırma süreci dava şartı olarak getirilmiştir. Bu kapsamda uzlaşmaya tabi bir suç işlendiğinde tahkikat yapılmakta ve Cumhuriyet Savcısı tarafından iddianame düzenlenmeden, dosya uzlaştırma konusunda eğitim görmüş uzlaştırmacıya tevdi edilmekte, uzlaştırmacı taraflar ile görüşerek uygun bir ortamda toplantı düzenleyip sanık ile mağduru uzlaştırmaya çalışmaktadır. Uzlaştırma kapsamında hukuka ve ahlaka uygun ve tarafların üzerinde uzlaşı sağladıkları her şey edim olarak kabul edilebilir. Sanık ile mağdurun olaydan sonra yüz yüze gelmesi ile sanık, mağdurdan özür dilemekte, mağdur da sanığı affederek daha barışçıl bir çözüm sağlanmaktadır. Cezalandırıcı adalet sisteminde tarafların yargılama sürecinde söz sahibi olmaması ve isteklerine uygun çözüm çıkmaması sonucu husumetler devam etmekte ileri safhalarda kin gütme saiki ile daha büyük olaylar ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple ülkemizde uygulamaya başlanan onarıcı adalet sisteminin bir parçası olan uzlaştırmanın kapsamının genişletilmesi ve uzlaştırmanın ruhuna uygun bütün suçlarda uygulanmasının adalete daha çok hizmet edeceği kanaatindeyim.

  2. Onarıcı adalet sistemi teoride daha modern gözüküyor olsa da insanlığın tarihine ve insanların psikolojilerine bakıldığında çok fazla çözüm getiremeyeceği kanaatindeyim. Öncelikle insanlar akıl sahibi olan canlılardır. Bunun getirisi olarak bir takım kurallar var ederek bir düzen oluşturmuşlardır. Bu kurallar ise geçerli olduğu toplum tarafından bilinmektedir. Ayrıca bu kurallara uyulmamanın yaptırımları da yine o toplum tarafından bilinmektedir. Dolayısıyla bir kişinin bahsi geçen kurallardan birine uymaması tamamen o kişinin isteği ve arzusu doğrultusunda gerçekleşir ve yaptırımlardan da haberdar olan kişi bunu göze alarak kurallara uymamaktadır. İşte tüm bunlardan dolayı esasında ortada onarılacak bir şeyin olmadığını düşünmekteyim. Bir insan bir kurala uymuyorsa iradesiyle uymamaktadır ve karşılaşacağı muameleyi de bilmektedir. Bundan dolayı o insanın düzeni bozmaya çalışması ve diğer insanları da tehlikeye atması onarılacak bir durum olmaktansa cezalandırılacak bir durumdur denebilir; fakat esasına bakılırsa bazı durumlarda (akıl hastalıkları gibi) insan belli eylemleri iradesiyle de yapmamaktadır. Tüm bunlara bakıldığında başlı başına cezalandırıcı adalet sisteminin de onarıcı adalet sisteminin de yetersiz kalacağını düşünmekteyim.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s