Hukuk Felsefesi 2. Hafta Konularına İlişkin Okuma Parçaları

2. Hafta Hukuk Felsefesi dersi konularına yönelik olarak aşağıda 5 makale yer almaktadır. İlk 2 makalenin okunması zorunludur. Diğer makalelerin okunması tavsiye edilir.

  1.  Hukukun Geometrisi- Hukuki Formalizm (Şule Ceylan Şahin)
  2.  Saf Hukuk Kuramı (Hans Kelsen çev. Kasım Akbaş, HFSA, Sayı 15)
  3. John Austin- Analitik Pozitivizm (Ertuğrul Uzun, Çağdaş Hukuk Düşüncesine Giriş iç. , İthaki Yay. 2015))
  4. Norm ve Değer (Hans Kelsen, çev. Kasım Akbaş, HFSA, Sayı 15)
  5. Julius Herman von Kirchman “İlim Olmak Bakımından Hukukun Değersizliği“, çev. Coşkun Üçok, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 6, sayı 1, 1949.

Not: İlk 2 makaleden en azı birine ilişkin olarak bir veya birkaç paragraflık bir değerlendirme / görüş / eleştiri yazılarak Blog üzerinden  16 Şubat Pazar saat 21:00’e kadar gönderilmesi gerekmektedir. Yazınıza lütfen adınızı soyadınızı ekleyiniz.

“Hukuk Felsefesi 2. Hafta Konularına İlişkin Okuma Parçaları” için 110 yorum

  1. Hukukun Geometrisi
    Langdell “Hukuk, bir bilimdir.” önermesinde bulunmuştur. Hukuk bir bilimse objektif ve tarafsız kriterlere göre benzer olaylarda benzer sonuçlar alınıyor olması gerekir ama bu özelliklere bakıldığında hukukun bilim olacağı konusunda şüpheliyim. Örneğin bir hakim benzer olaylarda farklı kanun hükümleri uygulayıp farklı sonuç çıkmasına sebep olabilir. Zaten uygulanan kanun hükümlerinin de ne kadar objektif olması gerekse de içinde subjektif bir taraf barındırır.

    Langdell’e göre hukuk bir bilimdir, hukuk öğretimi bilimsel bilginin aktarımıdır ve nihayet yargılama, bu bilginin doğru, yerinde ve tarafsız kullanımıdır. Bu yaklaşımdan bakıldığında hukuk bilim olmalıdır.

    Langdell, modern Amerikan hukuk düşüncesinin antitezini sunmakta; hukuku tecrübelerle değil, mantık aracılığıyla açıklamaktadır.

    Langdell hukuk fakültelerinin diğer bölümler kadar itibarlı olmasının yolunu, profesör öğrenci ilişkisinin olması gerektiğini, büroların yerini ise kütüphane ve anfilerin alması gerektiğiyle izah etmiştir. Ona göre hukuk bir bilim dalı, hukuki düşünce ise entelektüel bir uğraştır ve hukuk fakültelerinde verilecek eğitim bu nitelikleri karşılamalıdır. Hukuk fakülteleri Langdell’in dediği gibi olursa mezun olur olmaz hem teoriyi hem de pratiği öğrenmiş oluruz. Zaten hukuk fakültelerinde olması gereken de bu değil midir?

    Langdell hukuk öğrenme ve iyi hukukçu olma koşulunu, tecrübeye değil, akademik sürece bağlamaktadır. Akademik süreçle beraber tecrübe harmanlanırsa o zaman daha da iyi hukukçu olunabileceği kanaatindeyim.

    Saf Hukuk Kuramı
    Kurama göre hukuk, bir norm ya da normlar dizisi, normatif düzendir.
    Çatışık iki norm aynı anda geçerli olarak kabul edilemezler. Böylece hukuk bilimi, kendi nesnesini mantıksal bir bütün, yani birbiriyle çelişkili olmayan normlar sistemi olarak ele alır.
    Hukuksal düzen az ya da çok hukuk yaratma süreçlerinin çıkarları ile doğrudan ilişkili olduğu kural koyucu bir grup için geçerli belli bir ahlaki düzene tekabül eder. Fakat bu hukuksal düzen herkesin ahlaki anlayışına göre değişiklik gösterir.
    Kurama göre temel norm, içeriği ne olursa olsun beşeri varlıkların etkinlikleri ile kurulmuş ve genel olarak etkin herhangi bir zorlayıcı düzene göndermede bulunabilir. Söz konusu zorlayıcı düzenin adil ya da gayri adil olmasına bakılmaz. Adil olmayan zorlayıcı düzene nasıl uyulabilir?

    İrem Şule Tırpan 201851401

      1. Hukukun Geometrisi
        Langdell’in yola çıkarken kurduğu düzen büyük bir ütopyadır! En başından başlayacak olursak Langdell hukukun bilim olmasının sebebini; bir üniversite çatısı altına yerleştirmek, pratik şekilde öğrenilen ‘usta-çırak’ ilişkisini bitirmek ve yargılama sistemini bir düzen içine sokmak istemektedir.
        Üniversite kurmak ve gelenekselleşmeyi kırmak istemesini inceleyelim, Langdell konuyu öyle bir yerden yakalamıştır ki aslında bu konularda haklılık payı kişisel düşüncelerime göre yüksektir. Hukukun aslında usta-çırak olarak ilerlemesinde her hangi bir fayda ,hukuk için, görmemiştir. Bu çok doğrudur çırak kendi ustasının eseridir beyanından ilerlersek hukuk her daim eskilerin tekelinde kalmış ve avukatlar için ise bu durumda sadece bir ekmek kapısı olarak görülmekten ileri gitmemiştir. Bu durumu kırmak için üniversite sistemini aslında bir çark şeklinde görmüş hocasından, hakimine, kütüphanesine ve öğrencisine her birine de bu çarkta bir dişli görevi vermiştir. Bu istediği düzen sistematik açıdan çok başarılıdır çünkü yetişme bilimsel olgular eşiğinde olmakta öğrenciler ve hocalar arasında usta çırak değil profesör öğrenci ilişkisi bulunmakta.
        Aslında gerçekten bu istediği sistem gerçekleşmiş olabilse hukukçuların bir kimliğe sahip olması yıkılabilirdi. Bu kimlikten kastımız ise hukuk fakültesinden mezun olan herkes bulunduğu alanın büyüsüne kaptırıyor kendini kimi akademisyen olarak kimi hakim kimi avukat hepsi o saatten sonra kendi makamlarının esiri olup hukukçu kimliklerini amaç olarak değil araç olarak görmeye başlıyor. Araç olarak görme sebepleri ise kişilerin çoğunlukla ekonomik faydayı aramaları. İşte bu sebepten ne yazık ki Langdell’in istediği sistem her ne kadar kağıt üstünde günümüze benzer olsa da işleyişti bambaşka bir hal almaktadır. Günümüz hukuk fakültelerinde avukatlık düşünen hukuk öğrencileri için bu meslek adına hazırlayan bir sistemde yok bu yüzden mezun olduklarında denize düşen yılana sarılır mantığı ile deneyimli bir avukata sarılıyorlar ve hukuku en baştan o avukattan öğrenmeye başlıyorlar. Bu durum avukatlıkla sınırlandırılamaz diğer alanlarda ne yazık ki aynı örnekleme üzerinden ilerliyor hepsi alanını seçtikten sonra o alandaki tecrübeli kişilerin kollarına atıyor kendisini. Sonuç olarak her ne kadar istediği üniversite veya bilimsel düşünce oluşmuş olursa olsun birey üniversiteden çıktıktan sonra tekrar hukukçu olma amacını bir araca çevirmektedir.
        Son olarak yargılama sisteminin bir düzen içerisinde olması; burada Langdell hukuk normların hakim tarafından yorumlanmaması gerektiğinin, adalet ve hakkaniyet kavramlarının tamamen yargılamanın dışında tutulması gerektiğini söylüyor ona göre oluşacak düzende her durum ve olay için yerleşik sonuçlar olacaktır. Bu konuda da kendisine katılmıyorum. -makale de verilen olayda uygulanması en kolay anlatımı en açık olduğu için seçilmiş- Normların her zaman adaletli olmayacağını hangi normun ne şekilde kullanılması gerektiği hakimin tercihine ve yorumuna bırakılması gerektiğini düşünüyorum.
        Mustafa KOÇ

  2. Hukukun Geometrisi adlı makaleye ilişkin görüş ve düşüncelerim:
    Bu makaleyi okuduktan sonra Langdell ve hukuka dair görüşü hakkında bilgi sahibi oldum. Aslına bakılırsa hukuk metodolojisi ve onu takip eden hukuk sosyolojisi dersinde üzerinde çokça durduğumuz ve değişik görüşlere yer verdiğimiz “Hukuk bir bilim midir?” sorusuna Langdell’in verdiği olumlu cevap onun hukuk ve hukuk eğitimine dair tüm düşüncelerini bir ayna gibi bizlere yansıtmakta. Langdell hukukun bir bilim hatta büyük ve ihtişamlı bir bilim olduğunu vurgulamakta. Bilimden beklentimiz öncelikli olarak objektif ve tarafsız olması iken hukuk gibi kişiden kişiye, coğrafyaya , durumun gereğine göre değişen bir disiplinin bilim olarak kabul edilmesi görüşüne kısmen de olsa katılmıyorum. Langdell hukuk bilimdir düşüncesinin yansıması olarak hukuka ancak eğitimle vakıf olunabilir görüşünü öne sürüyor.Bu noktada Langdell gibi düşünmekteyim,hukukun bilimselliği tartışmalı olmakla birlikte hukuk bir zanaat değildir usta çırak ilişkisi şeklinde bir öğrenmeye uygun değildir.Hukuk ,profesör öğrenci ilişkisi içerisinde öğrenilmelidir.Eğer zanaat olsaydı büroda stajla öğrenilirdi fakat hukuk öğrenimi kütüphanede/amfi de olur .Hukuk öğrencisinin
    laboratuvarı kütüphanedir.Hukuk tecrübeyle öğrenebilecek bir disiplin seviyesine indirgenemez.Hukuk,fakültede yer alması gereken kıymet ve öneme haiz entelektüel bir disiplindir.Fakültemizde devam zorunluluğu olmadığı halde derslere katılım göstermemiz, uygulamadan/pratikten önce teorik bilgiyi öğrenmeye çalışmamız da Langdell i destekler niteliktedir.Fakat hukuk eğitiminde ne tek başına teorik bilginin ne de tek başına pratiğin yeterli olmayacaktır.Mutlaka teorik bilgi pratik ile desteklenmeli.Desteklenmediği takdirde tam anlamıyla başarıya ulaşılabileceğini düşünmüyorum.
    YAĞMUR ALPSOY
    201751009

  3. Hukukun Geometrisi – Hukuki Formalizm (Şule Ceylan Şahin) makalesi üzerine değerlendirmem,

    Langdell hukukun temeline mantığı yerleştirmiştir. Hukukun bir bilim olduğunu savunmuş ve hukuk fakültelerinde verilecek bir eğitim olarak nitelemiştir. Burada Langdell’ in hukukta mantığı ve fakültelerde verilen eğitimi, tecrübenin önüne geçirdiğini görmekteyiz. Langdell’ e göre hukuka vakıf olabilmek, hukuku anlamak hukuk fakültelerinde, anfilerde dirsek çürütmekle mümkündür. Oysa iyi bir hukukçu olmak için alınan hukuk eğitiminin yanı sıra tecrübe de gözardı edilemeyecek kadar önemlidir. Evet hukuk bir bilimdir ancak hukuku anlamayı sadece akademik sürece bağlamak doğru değildir. Bir avukat meslekte uzmanlaşmasının püf noktası sadece iyi bir hukuk eğitimi alıp, Lnagdellin de savunduğu gibi anfilerde dirsek çürütmek değildir. Elbette iyi bir akademik eğitim almakta son derece önemlidir ancak tecrübenin son derece gerekli olduğunu da göz ardı etmemek gerekir. Aksi takdirde iyi bir hukukçu ya da iyi bir avukat değil sadece iyi bir akademisyen olabiliriz. İnsan tecrübeyle kendisini geliştirebilir. Sadece bir şeyleri okuyup, yazmak yeterli olmaz. Aynı zaman da yaşamak gerekir anlamak için. İyi bir hukukçu olabilmek için salt hukuk eğitiminin yetersiz olduğu düşüncesindeyim. Alınan bu eğitimin pratiğe dökülüp, tecrübe sahibi olunması son derece gereklidir. Çünkü bir şeyleri gerçek anlamda anlayıp, kavrayabilmek için onu yaşamak gerekir.

    Eslem DEMİRHAN

  4. Hukukun Geometrisi: Christopher Columbus Langdell makalesine yönelik değerlendirmem
    Langdell’in yaşamış olduğu dönemde kıymetli görülen bilimler üniversitede öğrencilere sunulmuş, hukuk ise üniversitede okutulacak kadar değerli görülmemiş. Bu yüzden Langdell hukukun önemini vurgulayabilmek için bilim olduğu iddiasını diğer bilimlerle kıyaslayarak ispatlamaya çalışmış. Ben de o dönemde yaşamış olsaydım, belki bu yola yönebilirdim ancak yaşadığımız dönem itibariyle hukuk ve bunun getirisi olan adalet, hayatımızı kolaylaştıran tüm bilim dallarından daha önemlidir ve olmazsa olmazımızdır. Açıkçası insan vücudunun olmazsa olmaz ihtiyacı su gibidir.Tabi ki diğer bilim dallarını da küçükseyemem ancak insanın uzun ve sağlıklı yaşamın sağlayan tıp biliminin yanında hukuku gerektiği gibi uygulamadığımızda bir insanı vücuden yaşatırken ruhen öldürebiliriz. Nitekim yaşarken de her gün ölebiliyor insan. O yüzden Langdell’in hukuku diğer bilim dallarından üstün görmesini kabul ediyorum. Ancak bu önemi bir bilim olduğu için değil, hukuku insanlığın devamı ve düzenin sağlanmasının olmazsa olmazı gibi düşünüyorum. Yine de hukuku bir kalıba sokmak, nitelendirmek gerekiyor olsaydı; kendine özgü bir bilim dalı olarak görürdüm. Her ne kadar Langdell gibi hukuk öğretimi amfilerde olmalıdır desem de kesinlikle uygulamanın içine de girilmeli ve hukukun uygulanması kanlı canlı hissedilmelidir. Gerçekten de hukuk sadece bir tecrübe değildir. Sadece tecrübe ile öğrenilemez. Hangi ilim dalı olursa olsun hakiki öğrenme neyin neden var olduğunu, nereden kaynaklandığını bilmekle gerçekleşiyor. Yani hukuk uygulayanların hukuk kurallarının kaynağını, nedenini bilmeleri karar vermelerinde ya da müvekkillerini daha iyi savunmalarında da çok önemli bir yere sahiptir. Sıkı sıkıya yazılı bir kuralı olduğu gibi uygulamak, bu hukuk kuralının oluşumunu sağlayan nedenleri görmeden kuralı hayata geçirmek bir ilacın yanlış şekilde uygulanması gibi bir sonuç doğurabilir. Bu yüzden hukuk doktrini öğrenme, hukuk prensiplerini uygulamanın yanı sıra kaynakları da bilinmeli, kütüphane ve amfilerde öğrenilmeli ancak tecrübe de yadsınmamalı. Bence bu ikisi birbirini tamamlamaktadır.
    Hukuka kendine özgü bir bilim dalı demiştim. Langdell’in hukuku, biyoloji ve geometri ile karşılaştırması ve bu karşılaştırmalara göre verdiği örnekleri kabul ediyorum ancak yine de biyoloji ve geometri bilim dallarında olduğu gibi teoremlerin ve ispatlarının kesinliğinin hukukta da var olduğunu kabul edemem. Doğa bilimlerinde aksini iddia etmek neredeyse imkânsızdır ve evrenseldir. Hangi toplumda olursa olsun değişmez ancak hukuk bulunduğu toplumun iyisine kötüsüne, doğrusuna yanlışına, erdemine göre şekillenmektedir. Bu yüzden evrensellik konusunda doğa bilimlerinden farlılık arz etmektedir.
    Langdell hukuk prensipleri ortaya çıkarılmalı, kurallar sistemi oluşturulmalı diyor ve sonrasında bu prensiplere uymayan doğru mantık kurulduğu halde çözülemeyen davalar varsa reddedilmelidir diyor. Ancak bu bana çok iddialı bir cümle gibi geliyor.Çünkü oluşturulan kurallar sistemi mükemmel ve hiçbir eksiği yok, bu sisteme uygun olmayan dava konusunda mı problem var. Benim düşünceme göre problemi çözemeyen sistemde problem vardır. İnsan kendi yarattığı, kurduğu sisteme bu kadar güvenmemelidir. Hukuk sorun çözmek için vardır, her zaman bir sorunun çözümünü bulabileceğimize inanmalıyız.
    Esma Kangal

  5. Hukukun Geometrisi: Christopher Colombus Langdell

    Şule Şahin Ceylan makalesine ABD’de ve tüm dünyada bir marka olmuş Harvard Hukuk Fakültesinin ilk dekanı da olan Langdell’in hukuk felsefesine ve uygulamasına katkılarını incelemektedir.
    Arkasında felsefi teorik bir metin bırakmayan, kendisinden önce birçok düşünürün söylediği şeyler dışında herhangi büyük özgün bir fikri olmayan, felsefeciden ziyade bilim uygulayıcısı Langdell’in tüm ABD hukuk tarihinde adının altın harfler ile yer almasının nedenleri araştırılmıştır.
    Çalışmanın özünde, sanayi devriminden sonra uygulamalı ve fiziki bilimlerin kazandığı popülerliği elde etmek isteyen sosyal bilimlerin yer edinme çabaları olduğu göze çarpmaktadır. Bu dönemde iktisat, psikoloji, sosyoloji ve hukuk gibi alanlar, kendilerinin de aynı başarıya ulaşmaları için uygulamalı bilimlerin hipotetik, pozitivist yaklaşımlarını kendi alanlarına uygulamak istemişlerdir. Bu yaklaşımların temelinde ise bilimin, politikadan ayrılması, objektif, rasyonel ve tarafsız bir alanın oluşturulması düşüncesi yatmaktadır.
    Langdell, tüm olaylara yaklaşırken, rasyonel (onun gözünde sadece tümdengelimci olmalı) ve ampirik bir bakış açısına sahip olmak gerektiğini ifade etmekte, bu süreçte doğru ve az sayıda örnek olay seçilerek, bir ilkeler ve prensipler bütününe ulaşılmaya çalışılmaktadır.
    Kanımca bu yaklaşımın en sorunlu kısımlarından birisini, hangi örnek olayın seçileceğine kimin karar verecek olması problemi yatmaktadır. Prensipleri bu olaylardan çıkaracağımıza göre seçilecek örnek olayları belirleyenler, hukukun kendisini belirleyenler olacaktır. Bu olgu ister istemez objektif olması beklenen bu yaklaşımı sübjektif hale getirecektir.
    Geometriye benzetilen bu yaklaşımda temel ilkeler oturtulduktan sonra sadece mantık kurallarının işletilmesi beklenmektedir. Temelde kabul edilen önermelerden faklı önermelerin olmayabileceği Langdell’in bakış açısı tarafından da kabul edilmesine rağmen, kesin doğruların kabul edilmesi gerekliliği sistemi katı hale getirmektedir.
    Döneminin gerektirdiği düşünülen bilimsellik seviyesine ulaşmak amacıyla, içinde insanın yoğun olarak yer aldığı hukuk sisteminde, insanı dışarı çıkarmaya yönelik bu davranışlar mazur görülebilse dahi, daha sonraki yıllarda teorik hale getirilen ve sosyal bilimlerde de uygulanan, diğer paradigmaların yarışmasını kabul edilen Kuhn’cu bakış açısı ve bilimin temel çekirdeğinde bilim dışı unsurların barınabileceğini ifade eden Lakatos’cu bakış açısının, bilimi bilim olmayandan ayıran şeyin sadece fiziki kurallara bağlılık ve objektiflik olmayabileceğini göstermektedir.
    Langdell’in bakış açısı sayesinde, hukukun kendisinin bilim olması çabasından ziyade, uygulamasının ve dava sürecinin bilimsel olmasının günümüz uygulamalarına katkılarının daha önemli olduğu tarafımca düşünülmektedir.
    Çelik ERİMEZ
    201851270

    1. Nedir o halde bilimi bilim olmayandan ayıran diğer kriterler?

      “Langdell’in bakış açısı sayesinde, hukukun kendisinin bilim olması çabasından ziyade, uygulamasının ve dava sürecinin bilimsel olmasının günümüz uygulamalarına katkılarının daha önemli olduğu tarafımca düşünülmektedir.” Nasıl aktarılır hukukun bilimsel özelliği, uygulama ve bilim sürecine peki?

      1. Sayın hocam,
        Bilimi, bilim olmayandan ayıran temel kriterlerin belirlenmesi sırasında, bilimin konusu, amacı ve yöntemi, bilim tarihi boyunca devamlı olarak incelenmiştir. Gözleme ve deneye dayalı bilimlerin aksine, sosyal bilimlerin kendine özgü içerikleri nedeni ile pozitif bilimler ile aynı yöntemle incelenmesinin pratik olarak faydasının olmasına rağmen, teorik olarak mümkün olmayacağı kanısına haddim olmadan sahip olduğumu düşünüyorum.
        Langdell’in bakış açısından çıkarımlarıma göre, temel ve tarafsız olduğu düşünülen ilkelerin ortaya konulmasından sonra, usa vurma yöntemleri ile pozitif bir bilim gibi çalışma yapılabileceği kanısı yer almaktadır. İnceleyebildiğim kadarıyla, temel ilkelerin doğru olarak saptanmaları sürecine, pozitif bilim adamları, ilkelerin ve bu ilkeler üzerine inşa edilecek binanın bilimsel olmayacağını ifade edeceklerini düşünmekteyim.
        Langdell’den yaklaşık 100 yıl önce yaşayan Savigny, “Çağımızın Yasama ve Hukuk Bilimi Konusundaki Görevi” adlı kitabında, “ .. akla ve doğaya dayalı uygulanabilir bir hukukun olduğu, pozitif hukuku her zaman eksiksiz hale getirmek için bizim sadece keşfetmek zorunda olduğumuz, her durum ve zamanda geçerli ideal yasalar bulunduğunu…” (s: 39) ifade etmektedir. Her ne kadar ulaştığı sonuçlar açısından bambaşka yerlerde olmalarına rağmen, Langdell’den önce de temel ilkelerin bulunması ve bilimselliğin oluşumu açısından önemli çalışmaların yapıldığı göze çarpmıştır.
        Hukukun ve diğer sosyal bilimlerin doğası gereği pozitif bilimlerce açıklanamayacak, rasyonel hale getirilemeyecek, Lakatos’un değimiyle sert çekirdeğinin olacağı, bunun belirlenmesinde ise egemen güç olan devletin yanında toplumun sosyolojisinin de etkili bulunacağını düşünmekteyim.
        Hukukun mevcut özellikleri ile birlikte daha bilimsel (pozitif anlamda) olması ve uygulanması konusunda yapılacak çalışmaların gün geçtikçe hızlanacağı ve bu sürecin bitmeyecek, ütopya olarak adlandırılabilecek, bir arayış olacağı kanısındayım.
        Langdell’in dava inceleme sürecindeki, hukuki/ maddi olgu analizi, hukuki gerekçelerin yazılması ve bunların kısa, net, objektif şekilde ifade edilmesi bakış açısının ise günümüzde devam edilen ve başarılı uygulamalar olduğu dikkat çekmektedir.

  6. Saf hukuk kuramında hukuk için iki görüş vardır : hukukun olgu ve hukukun norm olduğu görüşü. Kelsen’e göre hukukun normlardan oluşmuş bir sistematik yapısı ve normatif bir düzeni vardır. Bu bağlamda da normlar hiyerarşisini ortaya çıkarır ve her normun bir üst normun içinde olduğunu söyler bunun da Anayasaya tabii olduğunu açıklar.Ayrıca saf hukuk kuramında temel normun beşeri kaynaklı olduğunu savunur. Bunun yanında saf hukuk kuramını pozitif hukuk kuramıyla bağdaştırmıştır ve saf hukuku olan değil de olması gereken bakımından incelemiştir.Ayrıca hukuk biliminin üç işlevini ortaya çıkarır bunlar: emir verir, yetkilendirir ve izin verir.Yani Kelsen hukuk bilimini doğal hukuktan kurtararak bir bilim düzeyine ulaştırmayı amaçlamıştır bunu da saf hukuk kuramıyla ortaya çıkarmıştır.
    Şeyma ÖZKAN
    201851405

  7. Hukukun Geometrisi adlı makaleye ilişkin görüşüm;
    Langdell hukuku bir bilim olarak görmenin ötesinde üniversitelerde bir eğitim dalı olarak okutulabilmesi için bilim olarak görülmesi zorunluluktur diyor. Yani meselemiz hukuk bilim midir, değil midir tartışması değildir. Peki nedir meselemiz? Hukukçuların hukuku tecrübe ederek mi yoksa hukukun mantığını kavrayarak mı öğrenmeleri gerektiğidir. Açıkçası her ne kadar bu fakülteden çıktığımızda uygulama ile teorinin farklı olduğunu görüp sistemin istediği şekilde evrilsek de hukukçu adayları hukuk fakültelerinde hukukun ruhunu,hukukun mantığını kavramadan, bunu içselleştirmeden, yalnızca tecrübeyle bu işi başarabileceklerini sanmıyorum. İyi dilekçe yazmak iyi hukukçu olmak demek değildir. “Hukuk nedir, ne değildir, neden olmalıdır, kimler içindir?” bunları kavramak iyi bir hukukçu olmak için elzemdir.

    Saf Hukuk Kuramı;
    Saf hukuk kuramına göre hukuku normlar oluşturur. Jurisprudence olan değil, olması gerekendir.
    Bana göre de hukuk, olgular neticesinde ortaya çıkan normlar bütünüdür. İnsan ilişkileri olayları, olaylar ise olguları, bu olguların ise ekseriyası bir takım uyuşmazlıkları, haklılıkları yahut haksızlıkları meydana getirir. Bunları çözmek için ise hukuk kuralları ortaya çıkmıştır. Hukuk sadece beşerde olanla sınırlıdır, metafiziksel kavramlarla ilgilenmez. Beşere izin verir, yetkilendirir veya yasaklar.

    1. Jurisprudence, bazı hukuk teoriler bakımından, pekala olanı da kasteder ve olanla ilgilenir. Bkz. analitik hukuk felsefesi, saf hukuk kuramı ve bunlar da Jurisprudence kapsamındadır.

  8. Christopher Columbus Langdell’in hukukun bilimselliği konusuna yönelik değerlendirmemdir:
    Öncelikle Langdell, Hukuk ‘un bir bilim olduğundan dolayısıyla onun geometri, fizik kimya gibi bilim dallarından ari olarak düşünülemeyeceğini, iyi bir hukukçu olmanın yalnızca hukuk anfilerinde kazanılabileceğini söyleyerek tecrübeyi dışlamaktadır.
    Günümüz hukukunda Langdell’in bu görüşlerine katılmıyorum. Çünkü son 12 yılını adliyelerde geçiren bir adliye personeli olarak bunu daha iyi gözlemleyebilmekteyim. şöyle ki iyi eğitim veren bir Hukuk fakültesinden yeni mezun olmuş yeni bir hakim duruşmalarda verdiği daha doğrusu vermeye çalıştığı hükümler tecrübenin bu mesleklerle ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Örneğin ceza mahkemesine yeni atanmış bir hakim hüküm kısmında şöyle bir kararı vardı ” sanığın üzerine atılı suçu sabit olduğu görülmekle 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasına” şeklinde bir hüküm kurmuş idi.
    Hukuk eğitimini ne kadar iyi almış olursa olsun tecrübeyle pekişmeyen hiç bir hukuk eğitimi tam anlamıyla uygulamaya değer değildir. Çünkü hukuk elbette bir bilim dalı olarak görülebilir ama diğer bilim dalları gibi formal nitelikte değildir. Netice itibariyle konusu insandır.
    Saygılar…
    ENES ŞENER

  9. Saf Hukuk Kuramı hakkında,
    Öncelikle Saf Hukuk Kuramını kısaca tanımlamak gerekirse;
    Saf Hukuk Kuramına göre hukuk, bir normlar dizisidir. Jurisprudence’ın (Hukuk Kuramı) konusu normatif düzen olduğu ve normun anlamı da yapılması gereken olduğuna göre, jurisprudence kendi konusunu olması gereken ile tanımlamaktadır.
    Saf Hukuk Kuramı, öncelikle normları olması gereken ifadeleri ile tanımlayarak jurisprudence’ı olguları olan ifadeleri ile tanımlayan doğa bilimlerinden ayırır.
    Saf Hukuk Kuramı sonrasında ise etiği ahlaki normlar barındırması nedeniyle jurisprudence’tan ayırmaktadır.
    Saf Hukuk Kuramı, insanüstü otoriteler gibi farklı kaynaklardan çıkan diğer normları da dikkate almayarak her türlü ilahi nitelikteki hukuku jurisprudence’ın inceleme alanı dışında bırakmaktadır.
    Böylece Saf Hukuk Kuramı, her türlü pozitif hukuku, beşeri varlıkların etkinlikleriyle kurulmuş, genel olarak etkin her türlü zorlayıcı düzeni, adilliğine ya da gayri adilliğine bakmadan kabul etmektedir.
    Ayrıca Saf Hukuk Kuramında hukuk normunun ilk oluşması hakkında ise hukuk normlarının temelini oluşturan normun, belirli bir beşeri varlığın ya da insanüstü iradenin etkinliğiyle oluşturulmamış ancak hukuka ilişkin anlayış tarafından önvarsayıldığını, bu normun (temel norm) pozitif hukuksal düzenin geçerliliğinin nedeni olduğu belirtilmektedir.

    Kuram hakkında beni düşündüren sorunları belirtmek gerekirse;
    – Doğa, etik ve ilahi nitelik unsurları olmadan beşerî varlıklarca hukuk nasıl oluşturulacaktır?
    – Beşerî varlıkların niteliği nasıl olacak ve verdikleri kararların toplum üzerinde etkileri nasıl olacaktır?
    – Hukuk kuramının beşeri varlıklarca oluşturulması sebebiyle zorlayıcı düzende olması ve verilen kararların gayri adil olabileceğinin kuramda nasıl kabul edildiği?
    – Saf Hukuk Kuramının dayanağı olan ilk normun yani temel normun varsayıma dayanmasının ne kadar objektif bir değerlendirme içereceği?
    Şeklindeki sorular beni kuram hakkında düşünmeye itmektedir.

    Yukarıda belirttiğim sorular hakkında yaptığım değerlendirme sonucunda;
    – Saf Hukuk Kuramında hukukun, doğa, etik, ilahi nitelik ve toplumdan ayrı oluşması hakkında Carl von Savigny’nin hukukun, halkın ruhu (volksgeist) olduğu, yani hukukun halktan doğduğu, örf ve adet kuralları şeklinde kendini gösterdiği, dil gibi geliştiği sonrasında ise toplumun gelişmesiyle birlikte hayatını hukuka adayan hukukçular sınıfıyla birlikte hukuk kurallarının yorumlanarak sistematik hale geldiğini yani hukukun bu unsurların ürünü olduğunu belirtmektedir.
    Carl von Savigny ve ayna teorisini benimseyen diğer bilim insanlarının görüşlerine aykırı olarak Kelsen’in saf hukuk teorisinde, hukuk sosyolojisi, etik gibi alanlar ile ahlak, adalet gibi değerlerin hukuk biliminin dışında tutulması sonucunda hukukun niteliği, meşruiyeti, hukukun kaynakları, yasa koyucunun ve yargıcın rolü ile önemi hakkında gerekli değerlendirmenin yapılmadığı düşüncesindeyim.
    – Saf Hukuk Kuramının dayanağı olan ilk normun yani temel normun varsayıma dayanması hakkında ise bu temel normun yaratıcısı yoktur. Temel normun geçerli olduğu varsayımıyla, ona dayanan hukuk sistemi de geçerli hale gelmekte olup bu durumun sübjektif nitelikte olduğu ve argümantasyonun zayıf olduğundan bilimsel anlamda değerlendirilmesinin de hatalı olduğu kanaatindeyim.
    Saygılarımla.
    Enes KAŞAK
    201851263

  10. Hukukun Geometrisi adlı makale üzerine, incelenen makalede Christopher Columbus Langdell’in görüşlerinin temeli hukuku bir bilim olarak görmeli ve bunun sonucu olarak hukuk bilimini usta-çırak ilişkisi içinde değil akademik yöntemler ile süresi zamana dağıtılmış eğitim metotlarıyla üniversitelerde öğrenilmesinin üzerinde durulmuştur. Hukukun bilim olup olmadığı farklı ve uzunca bir yazının konusu olmalıdır. İlgili makaleye yaklaşımım hukuk eğitiminin Langdell’in görüşleri ile hukuk eğitiminin nasıl verilmesi gerektiği, bu durumun koşulları hakkındadır.

    Langdell’in hukuk eğitiminde öğrencinin doğrudan ilgili öğretmenin dersini esas alarak çalışmasını ve iki tarafın çabalarının birbiriyle uyum içinde olmasını bilginin öğrenciye en verimli şekilde aktarılabilmesinin ilk koşulu olduğunu vurgulamıştır. İkinci koşul öğrenciden beklenen çalışmadır şüphesiz hiçbir bilgi kazanımı kişinin kendi çalışması sonucu bilgiyi elde etmesinden değerli ve etkili değildir. Hukuk eğitiminin etkili olmasına bağlanan üçüncü koşul ise derse katılım ve dersin işleyişini özenle seçilmiş dava örnekleri ile yapılmasıdır. Bu konu her ülke, her öğrenci veya her okul tarafından kabul edilebilir değildir. Öyle ki derse katılımın amacı öğrencileri tek başlarına yaptıkları bir çalışmaya kıyasla çok daha avantajlı konuma getirmesi olarak açıklanmıştır (avatanjadan kastın ne olduğu açık değildir!) ancak hukuk eğitimi bireysel bir eğitim olup öğrencilerin yapacağı çalışmaları tek başlarına yapmaları gerektiği, dolayısıyla derse katılım ile öğrencinin çok daha avantajlı konuma gelip gelemeyeceği öğrencilerin kendi özelinde ulaşılabilecek bir sonuçtur. Bir diğer koşul olan derslerin özenle seçilen dava örnekleri ile işlenmesi kara avrupası hukuk sisteminde kabul görebileceği kanaatinde olup bu durumun başlıca nedenini kıta avrupası hukuk sistemindeki kanunların kazuistik yapıda olması ve yazılılığın genel olarak kabul görmesine bağlanmasıdır. Bu gibi yerlerde ayrıntıcılık hukukun ve eğitiminin seyrini ciddiyetle değiştirmektedir. Hukuk kurallarının ayrıntılı ve yazılı olan yerlerde örnekler ile eğitimin verilmesi faydadan ziyade geçici bir kanaat uyandırıcı olacaktır çünkü ayrıntılı hukuk kurallarına sahip ülkelerde hukuk eğitiminin dava örnekleri ile işlenebilmesi için sayısız dava örneğine ve uzunca bir zamana ihtiyaç duyulacaktır bu durumda pek mümkün değildir. Bizim ülkemizde hukuk eğitimi belirli bir sisteme bağlı olmakla (öğretmene ve düşünürlere tabiiyet)beraber kelime ve kavramlara hakimiyetle oluşabilir. Belirtilen sisteme bağlılığın tecrübe ile devam ettirilebilmesiyle gelişebilir hukuk eğitiminde sistemli eğitimle oluşturulmuş tecrübenin çok büyük önemi vardır. Bundandır ki ülkemizdeki “üstat” muhabbetleri bu durumun bir tepkimesi olarak sıklıkla karşımıza çıkmaktadır.

    Sonuç olarak hukuk eğitiminin akademik metotlar ile usulüne uygun oluşturulmuş üniversitelerde yeterli zamana dağıtılarak verilmesi gerekmektedir ancak Langdell’in belirttiği gibi etkili eğitimin derse katılım ve dava örnekleri ile dersin işlenmesi olarak koşullandırılması her durumda doğru olmayacaktır. İyi hukukçu olmak sadece akademik eğitim ile olamayacağı gibi sadece tecrübeyle de oluşamayacaktır.

    Saygılarımla…

    Ahmet Berk Yılmaz / 201751195

  11. Hukukun Geometrisi adlı makale üzerine :
    Langdell hukuk öğrenme ve iyi hukukçu olma koşulunu tecrübeye değil de akademik sürece bağlıyor fakat ben bunun her zaman böyle olamayacağı kanaatindeyim.Aynı konuda birden çok davayla karşılaşmış ve bunları çözüme kavuşturmuş bir hakim,savcı ya da avukat o konuda daha düzgün kararlar verebilecektir.Yine aynı şekilde çok iyi bir akademik süreçten geçen biri her zaman iyi bir hukukçu olmayabilir.”Hukuk sadece üniversitede, basılı kitaplar aracılığıyla öğrenilip,öğretilir” düşüncesine katılmamaktayım gerçekten Langdell’in dediği gibi olsaydı fakültede gerekli eğitimi almış ve söz konusu kitapları okuyan her hukuk fakültesi mezunu iyi hukukçu olabilirdi.Bütün bu eğitimin yanında bizim o eğitimden nasıl ve ne kadar faydalandığımız,hukuku ne kadar içselleştirdiğimiz,iletişim becerilerimiz vb. de önemlidir.Langdell ”Hukuk bir bilimdir”,diyor.Ben hukukun bir bilim dalı olduğunu düşünmüyorum çünkü hukuk ülkeye,zamana,hatta şahsa göre değişebilir niteliklere sahiptir ve adalet,hakkaniyet gibi kavramlar da görecelidir.Kanunlarımızda önceden suç olarak düzenlenen bir durum sonradan suç olmaktan çıkabilir veya bizde suç olarak düzenlenen bir durum başka bir ülkede suç olmayabilir ve buna paralel olarak uygulanan yaptırımlar da değişiklik gösterebilir.

  12. Christopher Colombus, kendi zamanının hukukunu etkileyerek ”Hukukun bir bilim” olduğu düşüncesini söylemiştir. Buna vakıf olmak için iyi bir hukuk eğitimi şarttır ve Colombus bunun da en iyi üniversitelerde öğrenildiğini savunmuştur. Çünkü hukuk bir bilim değilse her üniversite kendi itibarını menfaatini gözetecektir. Hukuk bilim değilde zanaat olsaydı bunun üniversitede değil iyi bir stajla öğrenilmesi gerekirdi. Buradan hareketle de iyi bir hukukçu olmayı akademik bir sürece bağlamıştır. Hem teori de hem uygulama da çalışan hukukçuların başarılı olmalarını zamanla oluşmuş hukuk doktrinlerini kavramakla geçtiğini, tecrübe yerine mantığı seçtiği görülmektedir.

    Fakat Colombus hukuku öğrenme ve öğretmenin en iyisi de üniversitelerdedir düşüncesinde de değildir. Çünkü hukuku öğrencilik gibi en baştan alıp avukatlık aşamasına kadar harmanlayan birisidir. Sadece bilgiyle kalmamış yargılamaya kadar etkili olmuştur. Günümüzde de en büyük problemin hep bu olduğu aşikardır. Yani teori ve pratiğin farklı olması. Hatta ben daha çok bu bilimin yargılama safhasına uygulanması gerektiğini düşünüyorum. Örneğin, bunu uygulamada yapabilmenin yolu ise davaların özel olarak değil, her davanın genel esaslarla değerlendirilmesi yani dava için kullanılan terimlerin, dilin, prosedürün, yasa ve sınırların açık ve objektif olarak ifade edilmesine bağlıdır. Bunun da önüne geçebilmek için en baştan beri öğrenci alımlarının puana göre değerlendirilmemesi, bunun yanında bilimsel hukuka destek mahiyetinde olan etik, mantık, matematik ve felsefe gibi ilimlerle desteklenmesi ve pratiğe daha fazla önem verilmesiyle bu sorun aşılacaktır.

    Abdulmüttalip YAŞAR
    201651177

  13. Hukukun Geometrisi – Hukuki Formalizm (Şule Ceylan Şahin) adlı makale üzerine değerlendirmem,

    Langdell hukukun temeline mantığı yerleştirmiştir. Hukukun bir bilim olduğunu savunmuş ve hukuk fakültelerinde verilecek bir eğitim olarak nitelemiştir. Burada Langdell’ in hukukta mantığı ve fakültelerde verilen eğitimi, tecrübenin önüne geçirdiğini görmekteyiz. Langdell’ e göre hukuka vakıf olabilmek, hukuku anlamak hukuk fakültelerinde, anfilerde dirsek çürütmekle mümkündür. Oysa iyi bir hukukçu olmak için alınan hukuk eğitiminin yanı sıra tecrübe de gözardı edilemeyecek kadar önemlidir. Evet hukuk bir bilimdir ancak hukuku anlamayı sadece akademik sürece bağlamak doğru değildir. Bir avukat meslekte uzmanlaşmasının püf noktası sadece iyi bir hukuk eğitimi alıp, Lnagdellin de savunduğu gibi anfilerde dirsek çürütmek değildir. Elbette iyi bir akademik eğitim almakta son derece önemlidir ancak tecrübenin son derece gerekli olduğunu da göz ardı etmemek gerekir. Aksi takdirde iyi bir hukukçu ya da iyi bir avukat değil sadece iyi bir akademisyen olabiliriz. İnsan tecrübeyle kendisini geliştirebilir. Sadece bir şeyleri okuyup, yazmak yeterli olmaz. Aynı zaman da yaşamak gerekir anlamak için. İyi bir hukukçu olabilmek için salt hukuk eğitiminin yetersiz olduğu düşüncesindeyim. Alınan bu eğitimin pratiğe dökülüp, tecrübe sahibi olunması son derece gereklidir. Çünkü bir şeyleri gerçek anlamda anlayıp, kavrayabilmek için onu yaşamak gerekir.

    Eslem DEMİRHAN

  14. “Langdell, kafasındaki hedeflere ulaşmak için yararlanacağı örnekleri
    çok sayıdaki dava arasından seçmiş ve derlemiştir. Kendi sorduğu “Böyle bir
    seçimin yapılabilmesinde yön gösteren, tatmin edici herhangi bir prensip var
    mıdır?” sorusuna verdiği yanıt, bir bilim olduğu düşünülen hukukun, belirli
    prensip ve doktrinler ihtiva ettiğidir.” Hukukun geometrisi adlı makalenin 259.sayfasında geçen bu paragraf ben de, “Bir bilim olan hukuk belirli prensip ve doktrinler ihtiva ediyorsa hukukun içinde yer alan her dava da belirli prensip ve doktrinler ihtiva etmez mi?” şeklinde bir soru işaretine neden oldu. Yani Langdell’in verdiği bu yanıt, yararlanacağı örnekleri spesifik olarak önceden seçmesiyle çelişmez mi?

    1. “Bir bilim olan hukuk belirli prensip ve doktrinler ihtiva ediyorsa hukukun içinde yer alan her dava da belirli prensip ve doktrinler ihtiva etmez mi?” Öyle olmalı değil mi? Aslında şöyle de söyleyebiliriz; her dava hukuk teorilerinin / kuramlarının (ve genel manada hukuk felsefesinin) o ya da bu şekilde birer uygulaması veya duruma göre yeniden inşasıdır.

  15. Hukukun Geometrisi – Hukuki Formalizm Langdel ile ilgili değerlendirmemdir.

    Langdel hukukun bir bilim olup olmadığı konusu ile ilgili olarak hukukun geometri gibi formel bir bilim dalı olduğunu bu doğrultuda bir takım belirli kural ve ölçütlere göre hareket edilirse bu rehber bilgiler doğrultusunda yargılamaların yapılması gerektiğini savunmuştur. Bunun yanında iyi bir hukukçu olabilmek için ise tecrübeden ari olarak akademik olarak anfilerde hukuk eğitiminin önemine vurgu yapmıştır.
    Gerçekten de hukukun içerisinde hukukçu olabilmek için akademik yönden tam donanımlı olunması gerekir. Ancak hukuk kimilerine göre formel olarak bir bilim olarak görülse de yani geometri, fizik, kimya gibi formalize bir takım ölçütlere dayanarak yapılır denilse bile buna katılmıyorum. Çünkü hukukun maddi objesi insandır. İnsan ise formalize edilemeyecek ölçüde değişkenlik gösteren bir varlıktır. İllaki bazı noktalardan temel norm veya birincil kuralların olması gerekir. Ancak hukukun geometri bilimi gibi formalize edilmeye çalışılması hukukun amacını taşıyan ulaşması gereken hakikate ulaşma noktasından sapma gösterir. Şahsen 12 yıldır Adliye ortamında personel olarak çalışmaktayım. Bu bağlamda akademik yönden çok donanımlı avukatlar ve hakimlerle karşılaştım. Teorik olarak her konuda bilgi ve birikimleri mevcut olmasına rağmen uygulama yönleri zayıf olduğundan ötürü bir çok zorlukla karşılaştıklarına şahit oldum. Yeni bir ceza hakiminin “Sanığın üzerine atılı suçların sabit olduğu görülmekle 1 yıldan 3 yıla hapis cezası ile cezalandırılmasına” dair bir hükmü kurduğuna şahit oldum.
    Bunun gibi iç kısmı tecrübeyle uygulamayla doldurulmayan teorik bilgilerin salt yetersiz olacağı aşikar olup çeşitli hak kayıplarına neden olabilmektedir.
    Hukuku insan unsurundan ari olarak sadece kütüphanelerde anfilerde öğrenmeye çalışmak bazen gerçeğe ulaşmaktan bizleri alıkoyabilir.
    Saygılarımla.
    Enes ŞENER
    201951424

  16. Şule Şahin Ceylan’ın Hukukun Geometrisi: Christopher Columbus Langdell isimli eserinde, örnek olay metodunun mucidi Christopher Langdell’in görüşleri çerçevesinde bir bilim olarak gördüğü hukukun nasıl koşullarda öğrenilmesi ve öğretilmesi gerektiğinin üzerinde durulmuştur.
    Geçtiğimiz yıl ikinci dönem aldığımız Hukuk Metodolojisi dersi kapsamında hukukun bir bilim olup olmadığı konusunu tartışmış ve bu doğrultuda öne sürülmüş olan farklı görüşleri incelemiştik. Langdell benim de katıldığım görüşü temsilen, hukukun bir bilim olduğunu savunmuştur. Bu doğrultuda hukuk ile genel ilkelere ulaşılabildiğini, objektif ve tarafsız kriterlere göre benzer olaylardan benzer sonuçlar elde edilebildiği söylemiştir.
    ‘’Langdell hukuk fakültelerinin diğer bölümler kadar itibarlı olmasının yolunu, usta ile çırak arasındakinin yerini profesör öğrenci ilişkisinin, büroların yerini ise kütüphane ve amfilerin alması gerektiğiyle izah etmiştir.’’ Langdell’in hukukun bir bilim dalı olduğu, hukuki düşüncenin entelektüel bir uğraş olmakla birlikte fakültelerde verilecek eğitimlerin bu nitelikleri karşılaması gerektiği görüşüne katılıyor ancak tırnak içerisinde alıntıladığım görüşe katılmıyorum. Langdell’e göre bir kişiye hukuk öğrenme vasfını kazandıran hukuku kullanma tecrübesi değildir. Ancak sadece hukuku öğrenme tecrübesinin de bir kişiye gerekli birikimi sağlayacağından şüpheliyim. Şöyle ki, hukuk bir bilim olmakla beraber somut yaşamdan bağımsız değildir. Bir avukatın, bir yargıcın veya bir akademisyenin mesleğini başarılı bir şekilde icra edebilmesi için elbette iyi bir hukuk eğitimi almış olması gerekmektedir. Lakin meslekte uzmanlaşabilmek için amfilerde dirsek çürütmek tek başına yeterli değildir. Hukuk sosyal yaşantıdan ve sosyal ilişkilerden bağımsız düşünülemez. Dolayısıyla hukukçuların mesleklerinde uzmanlaşabilmeleri için fakültede öğrendikleri bilgileri pratik alanda uygulama fırsatı bulmaları gerektiğini düşünüyorum.
    Deniz Simay ORAL / 201751126

  17. Saf Hukuk Kuramı hakkında,
    Öncelikle Saf Hukuk Kuramını kısaca tanımlamak gerekirse;
    Saf Hukuk Kuramına göre hukuk, bir normlar dizisidir. Jurisprudence’ın (Hukuk Kuramı) konusu normatif düzen olduğu ve normun anlamı da yapılması gereken olduğuna göre, jurisprudence kendi konusunu olması gereken ile tanımlamaktadır.
    Saf Hukuk Kuramı, öncelikle normları olması gereken ifadeleri ile tanımlayarak jurisprudence’ı olguları olan ifadeleri ile tanımlayan doğa bilimlerinden ayırır.
    Saf Hukuk Kuramı sonrasında ise etiği ahlaki normlar barındırması nedeniyle jurisprudence’tan ayırmaktadır.
    Saf Hukuk Kuramı, insanüstü otoriteler gibi farklı kaynaklardan çıkan diğer normları da dikkate almayarak her türlü ilahi nitelikteki hukuku jurisprudence’ın inceleme alanı dışında bırakmaktadır.
    Böylece Saf Hukuk Kuramı, her türlü pozitif hukuku, beşeri varlıkların etkinlikleriyle kurulmuş, genel olarak etkin her türlü zorlayıcı düzeni, adilliğine ya da gayri adilliğine bakmadan kabul etmektedir.
    Ayrıca Saf Hukuk Kuramında hukuk normunun ilk oluşması hakkında ise hukuk normlarının temelini oluşturan normun, belirli bir beşeri varlığın ya da insanüstü iradenin etkinliğiyle oluşturulmamış ancak hukuka ilişkin anlayış tarafından önvarsayıldığını, bu normun (temel norm) pozitif hukuksal düzenin geçerliliğinin nedeni olduğu belirtilmektedir.

    Kuram hakkında beni düşündüren sorunları belirtmek gerekirse;
    – Doğa, etik ve ilahi nitelik unsurları olmadan beşerî varlıklarca hukuk nasıl oluşturulacaktır?
    – Beşerî varlıkların niteliği nasıl olacak ve verdikleri kararların toplum üzerinde etkileri nasıl olacaktır?
    – Hukuk kuramının beşeri varlıklarca oluşturulması sebebiyle zorlayıcı düzende olması ve verilen kararların gayri adil olabileceğinin kuramda nasıl kabul edildiği?
    – Saf Hukuk Kuramının dayanağı olan ilk normun yani temel normun varsayıma dayanmasının ne kadar objektif bir değerlendirme içereceği?
    Şeklindeki sorular beni kuram hakkında düşünmeye itmektedir.

    Tarafımca bu sorular hakkında yaptığım değerlendirme sonucunda;
    – Saf Hukuk Kuramında hukukun, doğa, etik, ilahi nitelik ve toplumdan ayrı oluşması hakkında Carl von Savigny’nin hukukun, halkın ruhu (volksgeist) olduğu, yani hukukun halktan doğduğu, örf ve adet kuralları şeklinde kendini gösterdiği, dil gibi geliştiği sonrasında ise toplumun gelişmesiyle birlikte hayatını hukuka adayan hukukçular sınıfıyla birlikte hukuk kurallarının yorumlanarak sistematik hale geldiğini yani hukukun bu unsurların ürünü olduğunu belirtmektedir.
    Carl von Savigny ve ayna teorisini benimseyen diğer bilim insanlarının görüşlerine aykırı olarak Kelsen’in saf hukuk teorisinde, hukuk sosyolojisi, etik gibi alanlar ile ahlak, adalet gibi değerlerin hukuk biliminin dışında tutulması sonucunda hukukun niteliği, meşruiyeti, hukukun kaynakları, yasa koyucunun ve yargıcın rolü ile önemi hakkında gerekli değerlendirmenin yapılmadığı düşüncesindeyim.
    – Saf Hukuk Kuramının dayanağı olan ilk normun yani temel normun varsayıma dayanması hakkında ise bu temel normun yaratıcısı yoktur. Temel normun geçerli olduğu varsayımıyla, ona dayanan hukuk sistemi de geçerli hale gelmekte olup bu durumun sübjektif nitelikte olduğu ve argümantasyonun zayıf olduğundan bilimsel anlamda değerlendirilmesinin de hatalı olacağı düşüncesindeyim.
    Saygılarımla.
    Enes KAŞAK
    201851263

  18. Saf hukuk kuramı Kelsen tarafından ortaya konulmuştur. Bir düşünür tarafından ortaya konulan kuramı anlayabilmek için düşünürün hayatına kısaca bakmak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu şekilde kuramın ne anlatmak istediği bence daha net bir şekilde görülebilir. Kelsen Avusturya’da doğmuş Berlin,Viyana gibi çeşitli yerlerde hukuk eğitimi almış, kamu hukuku alanında profesörlük ve anayasa mahkemesi yargıçlığıda yapmış bir kişi. Yargıçlık yaptığı dönemde vermiş olduğu kararlar liberal özgürlükçü bir anlayışta olduğu söyleniyor. Saf hukuk kuramıyla da bu amaca hizmet etmek istemiş ama bu kuram pek o amaca hizmet edebilecek nitelikte değil.Çünkü saf hukuk içerikten bağımsız biçimsel bir hukuk anlayışı.
    Kelsen hukuk diye bir alandan bahsedilebilmesi için temel norm varsayılmasının zorunlu olduğunu savunuyor. Ama varsayılması zorunlu olan bu temel normun herhangi bir olgusal karşılığının olmaması bence temel normu açıklamakta yetersiz kalıyor. Temel normun olduğunu kabul edip bunun olması gereken bir şey olduğunu savunmak ama bunun ne olduğunu net bir şekilde açıklamamak ve bunun kabul edilmesini beklemek bence ikna edici olmaktan uzak kalıyor. Normlar hiyerarşisinde en üstte yer alan anayasanın da dayandığı temel normun olgusal bir karşılığının olması gerektiğini düşünüyorum.
    Kelsen devletin siyasi varlık alanının kabul etmiyor. Buna gerekçe olarak devletin yaptığı her eylemin hukukun çizdiği sınırlar içinde kaldığını savunuyor. Ben bu görüşlere katılmıyorum çünkü devletin siyasi bir varlık alanının olmaması ve yaptığı her eylemin hukukun sınırları içinde kaldığı iddiası gerçekle hiçbir şekilde bağdaşmıyor. Devlet yaptığı eylemlere vatandaşına zarar verebilir,hukuk çizgisinin dışına çıkabilir. Böyle bir anlayışın devlete mutlak itaat etmeyi ve vatandaşların haksızlık karşısında devletten hakkını istemeyeceği bir duruma sebep olabilir.

  19. Hukukun Geometrisi – Hukuk Formalizm adlı makale üzerine görüşlerim,
    Landgell’ın hukukun bir bilim olduğu görüşüne katılıyorum. Daha önceden de hukukun bilim olup olmadığı üzerinde durmuştuk.Bu makaleyi okuduktan sonra hukukun bir bilim olduğunu düşünüyorum.Eğer gerçekten hukuk bir bilim olmasaydı biz şu an okulda bu kadar teorik olarak hukuka dair bir eğitim almayabilirdik.Hukuku teorik olarak bilmeyen birinin uygulamada belli bir mantık çerçevesi içinde kullanabileceğini düşünmüyorum.Eğer hukuk gerçekten tecrübeyle öğrenilseydi herkes hukuk eğitimi almadan tecrübeye dayanarak avukat olurdu. Günümüzde de avukatlar belli teorik bir bilginin üzerine olayları çözümleme yoluna gidiyor.Günümüzde her ne kadar objektif ve yeknesak bir yargılama olmasa da yargılamanın da objektif ve yeknesak olması görüşündeyim.
    Cumanur Özer
    201751135

  20. Makaleyi okuduğum zaman Langdell’in görüşlerinin bir kısmına katıldığımı bir kısmına ise katılmadığımın farkına vardım.Langdell hukukun bir bilim olduğunu ve bu süreçte bunun akedemik eğitiminin üniversitelerde verilmesi gerektiğini savunmuştur , bu fikre katılıyorum.Çünkü hukukun önce teorik olarak amfilerde öğretilmesi gerektiği kanaatindeyim.Fakat bunun tek başına aktif ve dolu bir hukukçu yetiştirmek için yeterli olmadığını düşünüyorum.Çünkü sosyal hayatta günümüz avukatları ile konuştuğum zaman fakültedeki eğitim ile pratikteki avukatlık arasında çok fark olduğu ve asıl avukatlık mesleğine başladığımızda işleri öğreneceğimiz görüşünü sürekli duymaktayım.Bu avukatlara göre fakülte işin sadece %20 sini oluşturuyor.Geri kalan kısım pratik olan iş hayatında tecrübe ile öğrenildiği görüşündeler.Bende bu avukatların görüşüne daha mantıklı buluyorum.Langdell’le bu konuda farklı görüşlerdeyiz.Bence ülkemizdeki hukuk eğitiminin fakültede verilen teorik derslerin yanında öğrendiğimiz bilgileri bir dava üzerinde nasıl kullanacağımızında öğretilmesi gerektiğini düşünüyorum.Örneğin haftanın 4 günü fakültede eğitim alırken 1 günde bir büroda zorunlu staj gibi bir zorunluluk getirilebilir.Böyle bir sistemin daha dolu ve aktif hukukçular yetiştireceği kanaatindeyim.
    Ali Kaan KOCASARAÇ

    1. Hukukta klinik eğitim deniliyor önerdiğinizde ve işin farkında olan ülkeler bunu çok uzun zamandır uyguluyor. Ancak bizde, bunu uygulamak isteyen Hukuk Fakültelerine Barolar Birliği dava açıyor. Biraz araştırın göreceksiniz.

  21. Sultan Gürbüz

    Hukukun Geometrisi:Cristopher Colombus Langdell makalesi hakkında eleştiri

    Langdell”Hukuk sadece üniversitede,basılı kitaplar aracılığıyla öğrenilip,öğretilebilir.” diyor ve avukatlık mesleğinin usta-çırak ilişkisi şeklinde öğretilemeyeceği bu tür bir eğitimin yanlış olduğunu ve üniversite sıralarında,kütüphanelerde alınması gereken bir eğitim olması gerektiğini düşünüyor ve sistemin bu şekilde evrilmesi gerektiğini ifade ediyor.
    Tabi bu düşünceleri o zamanın şartlarında değerlendirmek gerekir ama günümüzde bizler yerleşmiş bazı eğitimlerle hukuk eğitimini alıyoruz ve üniversiteden mezun olarak bu eğitimi tamamlıyoruz.Langdell zamanında bile avukatlık mesleğinin de üniversite sıralarında öğretilmesi gerektiğini söylemesine rağmen günümüzde biz üniversiteden mezun olduğumuzda hala avukatlık mesleğini yapmak için yeterli donanımı haiz olamıyoruz ve yeni adıyla staj dönemi olarak adlandırılan Langdell döneminin değimiyle usta-çırak ilişkisinden geçmemiz gerekiyor.
    Benim bu noktada eleştirim hem Langdell’e hem günümüz eğitim sistemine hukuk sadece pratikten yoksun olarak basılı kitaplar aracılığıyla öğrenilebileceği düşünülemez bu yüzden üniversite eğitimine pratik eğitim süreci olan staj döneminin de katılması gerektiğini düşünüyorum.
    Langdell iyi bir hukukçu olmayı tecrübeye değil, akademik sürece bağlamıştır.
    Bu görüşe de iyi bir hukukçu olmak için akademik bir tecrübenin olması gerektiği düşüncesindeyim.
    Nitekim bu düşüncemi de bazı ülkelerde hukuk eğitimi alabilmek şarta bağlanmış yani ikinci bir üniversite olarak okunabiliyor.

  22. Christopher Columbus Landgell eserinde belirtmiş olduğu görüşlerinin içerisinde hukukun bir bilim olduğu yönünde ki görüşünü bilimin özelliklerini ele alarak inceleyecek olursak bilimin nesnelliği, objektifliği, devamlılığı, kendini yenilemesi hukukun da kabul ettiği işleyişinde ve uygulanışında bilimin söz konusu özelliklerini içinde barındırdığı görülür.
    Christopher Columbus Landgell hukukun bilimle olan ilişkisini geometri ile ele alıp incelemiştir görüşlerini bu bağlamda hazırlamıştır. Hukukun bilimle olan ilişkisi bağlamında söz konusu benzerliği elbet başka bilim dallarıyla ilişkilendirebilir ve hukukun olması gereken sonuca ulaşabilmesi için çıkarımlarda bulunabiliriz, örnekle bir kimya deneyinde ulaşılmak istenen sonuca ulaşabilmek için kimyagerler elbet deneyin yapıldığı ortamın koşullarını da ele alır. Hukukun ortamı söz konusu olursa bu ortam toplumdur. Toplumun yapısına, yaşayışına uygun hukuk kuralları olmalıdır. Hukuk kuralları toplumla içselleşmelidir aksi takdirde hukuk kuralları olağan toplum yaşamı içerisinde ki hukuki uyuşmazlıklara uygun çözümler getiremez, toplumsal düzeni sağlayamaz bir hal alır. Bu sebeple hukuk kuralları toplumun yaşayışına uygun tasarlanmalıdır.
    Chrisopher Colombus Landgell’ in hukuk eğitimine olan görüşlerinde ise hukuk eğitiminde tecrübe yerine mantığı ele alması, bir hukukçunun kendini geliştirmesi tecrübeyle değil özveri ve çalışkanlığa işaret etmesi, eğitimin avukatlık bürolarında değil üniversitede başlaması gerektiğini vurguladığı ve ”Uygulamada pişmiş avukat akademide eğitilmiş olana göre daha büyük avantajlara sahip değildir” sözünde hukukçular içerisinde ki pratikçi ve teorikçi ikileşmesinin yanlış olduğunu açıkça belirtmektedir.

    1. Biraz da Türkçeye dikkat etsek nasıl olur? Pratikçi, teorikçi… pek kulağa hoş gelmiyor. Pratik hukukçu- teorik hukukçu denilebilir alternatif olarak.

  23. Norm ve Değer
    Bir değer nesnel olarak geçerli bir norm tarafından destekleniyorsa bu değer hakkındaki her eleştiri o değerin o norma ait olup olmadığını eleştiren bir görüşten ibarettir.

    Normlar olanlardır, değerler ise olması gerekenlerdir.İyi veya kötüyü belirlerken olması gerekene yani oluşturduğumuz değer yargılarına göre belirler ve bunları olan somut olaylara somut kanunlarla yani normlarla uygularız.Değer yargılarının nesnelliği tartışmaya açıktır.Geçerli düzenlerin normlarını yansıtırlar çünkü.

    Değerler doğru veya yanlış olabilirler ancak normlar olamazlar.Emredici niteliktedirler.Bir davranışın iyi veya kötü olması o normun dayandığı değerin bulunduğu dünyadaki gerçekliğine bağlıdır aslında.Eğer yaşadığımız dünyada herkes hırsız olsaydı, o zaman hırsız diye bir şey var olmazdı bu normalleşirdi ve değerlerimiz o yönde değişirdi.Hırsızlığın kötü olduğu değeri şekil değiştirirdi o normun var olduğu dünyada belki de hırsız olmamak değer yargısına göre iyi veya kötü yargılanırken kötü olarak sonuç bulacaktı.

    Değer aslında beşeri bir davranışın amacını ifade ediyor.Yapılan davranışlarda güdülen gaye nedir?Bunun öznel veya nesnel olması neyi değiştirir?Norm ise bu amacın ne kadar değerlere ve normun kendisine uygun olacak öznellikte olduğunu değerlendirir.

  24. Christopher Columbus Landgell eserinde belirtmiş olduğu görüşlerinin içerisinde hukukun bir bilim olduğu yönünde ki görüşünü bilimin özelliklerini ele alarak inceleyecek olursak bilimin nesnelliği, objektifliği, devamlılığı, kendini yenilemesi hukukun da kabul ettiği işleyişinde ve uygulanışında bilimin söz konusu özelliklerini içinde barındırdığı görülür.
    Christopher Columbus Landgell hukukun bilimle olan ilişkisini geometri ile ele alıp incelemiştir görüşlerini bu bağlamda hazırlamıştır. Hukukun bilimle olan ilişkisi bağlamında söz konusu benzerliği elbet başka bilim dallarıyla ilişkilendirebilir ve hukukun olması gereken sonuca ulaşabilmesi için çıkarımlarda bulunabiliriz, örnekle bir kimya deneyinde ulaşılmak istenen sonuca ulaşabilmek için kimyagerler elbet deneyin yapıldığı ortamın koşullarını da ele alır. Hukukun ortamı söz konusu olursa bu ortam toplumdur. Toplumun yapısına, yaşayışına uygun hukuk kuralları olmalıdır. Hukuk kuralları toplumla içselleşmelidir aksi takdirde hukuk kuralları olağan toplum yaşamı içerisinde ki hukuki uyuşmazlıklara uygun çözümler getiremez, toplumsal düzeni sağlayamaz bir hal alır. Bu sebeple hukuk kuralları toplumun yaşayışına uygun tasarlanmalıdır.
    Chrisopher Colombus Landgell’ in hukuk eğitimine olan görüşlerinde ise hukuk eğitiminde tecrübe yerine mantığı ele alması, bir hukukçunun kendini geliştirmesi tecrübeyle değil özveri ve çalışkanlığa işaret etmesi, eğitimin avukatlık bürolarında değil üniversitede başlaması gerektiğini vurguladığı ve ”Uygulamada pişmiş avukat akademide eğitilmiş olana göre daha büyük avantajlara sahip değildir” sözünde hukukçular içerisinde ki pratikçi ve teorikçi ikileşmesinin yanlış olduğunu açıkça belirtmektedir.
    Umut Polat 201751147

  25. Langdell’in savunduğu Formalist yaklaşımın ve Saf Hukuk Kuramının ”olması gereken” olarak değerlendirdiği bilinçli olarak kural koymanın ulaşmak istediği yer Hukukun bilim olup olmadığı tartışmasıdır. Hukukun bilim olup olmadığının önemi bilime ve bilimsel kavramlarına atfedilen değerden ötürüdür. Langdell, bir hukuk fakültesi kurmanın, hukuku doğa bilimleri kadar saygın bir konuma taşımanın uğraşı içindedir.
    Langdell’in hukukun bilimselliği için söyledikleri makuldur. Kanaatimce, hukukun diğer bilim dallarından bir farkı yoktur.Aynı şekilde hukukun bir norm olduğunu değil, bir olgu olduğunu düşünüyorum. Hukuk, zaman ve mekan içerisinde yer alan, duyularımızla algılayabileceğimiz belirli bir beşeri davranıştır. Doğa bilimlerinin de konusunu olgular oluşturmaktadır. Bu bakımdan hukuk bir bilimdir, diyebiliriz.
    Hukuk bir bilimdir. Çünkü, genel ilkelere ulaşılabiliyor, doğa bilimlerinin metodolojsiyle incelenebiliyor ve de benzer olaylarda benzer sonuçlar alınabiliyor. Her bir yargı kararını deney olarak, hukukçuların yazdıklarını ise araştırma olarak görebiliriz. Nitekim, bilim de araştırmalara ve deneylere dayanır. Langdell ayrıca her tekil davanın mevcut bir kategoriye denk geldiği şemalar oluşturmaya müsaittir, demektedir. Yani hukuk, bilimin incelenen olguların kategorize edilmesi yoluyla birtakım genel prensiplere ulaşılması özelliğine sahiptir, demiştir.
    Bir de hukukun politikadan arınmış olup olmadığı sorunu vardır ki, hukuk uygulamada maalesef
    politikayla iç içedir. Ama kanaatimce bu bir zorunluluk olamayıp, bir ideal olarak görmemek gerekir. Hukukun belli başlı konuları bu politikadan uzak tutulmuştur. Özellikle, hukukun ekonomik boyutu politiktir. Ancak ekonomik boyutunun da genel ve soyut, apolitik, hukuka uygun hale getirilmesi mümkündür.
    Ancak hukukun bilim olması, döneminin koşulları ve üniversitenin kavranış biçimiyle yani uygulamada bilim olmaktan uzak kalmıştır. Bu da hukuk fakültelerine ve öğrencilerine olan itibarı azaltmıştır. Avukatların ya da hakimlerin meslekte uzmanlaşmasının yolu, zamanla oluşmuş hukuk doktrinlerini kavramaktan geçer bir zanaatkar gibi stajda hukuk öğrenmesi bilimsellikten uzaktır.
    Zeynep KÖSE

  26. Şule Şahin’in “Hukukun Geometrisi: Christopher Columbs Langdell” adlı makalesinde Langdell’in hukuk camiasına önemli yenilikler sağladığını görüyoruz. Açıkcası Langdell’in görüşleri beni çelişki de bıraktı. Langdell’in hukukun temeline tecrübe yerine mantığı yerleştirmesini hem doğru hem yanlış buluyorum. Bence de hukuk usta-çırak ilişkisiyle öğrenilebilecek bir alan değildir.
    üniversitelerde eğitim verilmeli, mantık çerçevesinde soyut düşünmeyi geliştirerek bu düşüncelere örnek somut olayların gösterilerek dersin işlenmesi , amfi ortamında hocanın bilgi aktarması, iki tarafın da öğrenmek için çaba göstermesi ve öğrencilerin de düşüncelerini belirtebilmeleri çok önemlidir. Bu yönle Langdell’in düşüncelerine katılmaktayım.
    Ancak Langdell’in “Eğer hukuk bir bilim değilse, bir üniversite onu öğretmeyi reddederek, kendi onurunu gözetmiş olacaktır. Bilim değil de bir zanaat türüyse, en iyi şekilde, pratiğini yapan birinin yanında stajla öğrenir.” sözüne karşı çıkmaktayım. Ancak şu soruyu sormaktan kendimi alıkoyamıyorum. Bir dersin üniversitede gösterebilmesi için “bilim” mi olması gerekir? Veya üniversitelerde eğitim verilen bütün bölümler bilim midir? Resim, müzik, tiyatro, türkçe öğretmenliği.. Bunlar bilim midir? Hayır değillerdir. Hukukun üniversitede gösterilmesinin gerekliliği onu bilim yapmaz. Peki bilimin nitellikleri neler onlara bakalım:
    Bilim sistemlidir: Bilim gelişigüzel bir şekilde değil, bilimsel yöntemi ve veri toplama tekniklerini kullanarak sonuca ulaşır.
    • Bilim olgulara dayanır
    • Bilim nesnel (objektif) dir
    • Bilim eleştirici ve sorgulayıcıdır
    • Bilim genelleyicidir
    • Bilim evrenseldir
    • Bilim öngörü sağlar:
    Hukuk bilimin bazı özelliklerine sahiptir. Ancak hukuk nesnel ve evrensel değildir.Bazı ülkelerde suç sayılan şeyler bazı ülkelerde suç sayılmamakta ve cezalandırılmamaktadır. Bu da hukukun nesnel olmadığını göstermektedir. Bence hukuk bilimin tüm niteliklerini, unsurlarını taşımadığı için bilim olamaz. Fakat hukukun bilimsel olduğunu da düşünüyorum. Hukukun amacı şahsen gerçeğe ulaşmak ve adaleti sağlamaktır. Gerçeğe ulaşmak için bilimsel metod basamaklarını gerçekleştirmemiz lazım. Bu noktada kendime şunu soruyorum.””Bilim” ve “bilimsellik” aynı anlama mı gelir? Çünkü aynı anlama geliyorsa kendimle çelişiyorum. Bu yüzden biraz araştırma yaptım. Bunu internetten aldığım bir alıntıyla açıklamak istiyorum:
    “Bilimsel metodun basamaklarını şu şekilde sıralayabiliriz:
    Gözlem ya da gözlemler yapmak.
    Gözlemler hakkında sorular sorarak bilgi toplamak.
    Bir hipotez oluşturmak. Hipotez oluşturmak gözlem üzerinden doğru ya da yanlış bir tahminde bulunmaktır.
    Hipotezi tekrarlanabilir deneylerle test etmek.
    Deneylerde elde edilen verileri analiz etmek, hipotezi kabul veya reddetmek ya da gerekirse hipotezde değişikliğe gitmek.
    Gözlemler ile hipotez arasında herhangi bir tutarsızlık kalmayıncaya kadar deneyleri ve analizleri tekrarlamak.”
    Hakim önüne gelen bir davayı bu şekilde incelemektedir. Taraflara soru sormaktadır bu şekilde bilgi toplamaktadır. kafasında bir hipotez oluşturmaktadır. Delilleri incelemesi, tanıkları dinlemesi aşaması gözlem ve deney yapma aşaması. Öğrendiklerini analiz eder ve düşüncelerini tekrar gözden geçirir. En son hakim tutarsızlıkları gidererek bir sonuca ulaşır ve hüküm verir.
    Lungdell’in hukuku geometriyle benzetmesi kısmını iki üç kere okumama rağmen anlam veremedim. Çünkü benzerlikleri mantıklı gelmedi ve aklıma yatmadı. bu yüzden bu konu hakkında bir düşüncem oluşmadı açıkcası. Benim görüşlerim bu kadar. Saygılarımla.
    Elif Öykü Arslan Öğrenci numarası:201751012

  27. Hukukun Geometrisi- Hukuki Formalizm (Şule Ceylan Şahin) makalesine görüş ve değerlendirmelerim:

    Hukuk bilim midir? Bilimin özelliklerini taşır mı ? Sorusu geçmişten günümüze tüm hukukçuların sorduğu üzerinde düşündüğü ve teoriler ortaya atıp açıkladığı bir soru olmuştur. Bir çok farklı düşünür hukukçu bu soruya kendinde göre farklı cevaplar verip yorumlamıştır. Langdell de bu soruya kendin düşünceleri ve tezleri doğrultusunda hukukun bilim olduğunu söylemiştir. Bana göre de hukuk bir bilim dalıdır.Çünkü bilimin temel taşları olan deney ,gözlem ve mantık işlevlerini yerine getirmektedir. Langdell’in dediği gibi hukuk mantık çerçevesinde ele alınıp temellenmektedir. Deney ve gözlem yönünden ise hukuk bir anda ortaya çıkıp konulmuş bir şey değildir geçmişten günümüze kadar bir çok olay görmüş geçirmiş bazı yasalar, kurallar toplum gözlemlenerek bu olaylardan esinlenerek ,denenerek günümüze bu şekilde gelmiştir hatta hukuk canlı bir organizmadır. Hukuk bilim olmasının yanında böyle bir süreçten süre geldiği için hukuk ayrıca da bir sanattır. Langdell ‘’ Hukuk sadece bilim değil, tartışmasız şekilde en büyük ve ihtişamlı bilimdir. ‘’ demiştir. Langdell’in bu görüşüne de tam olmasa da bazı noktalarda katılmaktayım. Hukuk bir toplum da düzeni sağlamak ve insanların doğa da var olan haklarını, özgürlüklerini adil bir şekilde korumak için bulunmaktadır yani hukuk biliminin olmadığı bir yerde diğer bilimlerinde özgür bir çalışma alanı bulması zordur bu yüzden bana göre hukuk onlardan bir adım daha öne geçip onlara çalışma alanı veren bir bilimdir.

    Langdell hukuk nasıl aktarılıp öğretileceği konusu üzerinde yoğun çalışmalar yapmış bunun üzerine bir çok söylemlerde bulunmuştur.Hukuk bir bilimdir diyen Langdell diğer bilimler gibi hukukun da üniversitelerde olması gerektiğini söylemektedir, hukuk usta çırak ilişkisi içinde bürolarda değil de eğitim yeri olan üniversitelerde öğrenilir demektedir. Çünkü hukukun tecrübeden çok teorik olarak tam manasıyla öğrenileceğini söylemektedir. Ona göre tecrübe yerine mantık koyup temellendirilmelidir hukuk. Bu düşüncesinde yanlışlık olmamakla birlikte bana göre eksiklik mevcuttur çünkü hukuk sadece teorik açıdan ele alınıp öğrenilebilecek kadar somut bir kavram değildir. Çalışma alanına da çıkılıp birebir yaşayarak tecrübe edinerek tam anlamıyla anlaşılması sağlanabilir,hukuk hayatın içinden gelen ve değişken bir yapıdadır çünkü. Benim tanımıma göre hukuk teorik olarak bilgi açısından kapsamlı üniversitelerde işin ehli olmuş kişilerden teorik bilgileri aldıktan sonra çalışma alanında bu teorik bilgilerin uygulanıp gözle görülen sonuçlarını elde etmekle tam olarak hukuk anlaşılacaktır. İkisi bir bütündür ve birbirini tamamlamaktadır.

    Sonuç olarak Langdell aslında hukuk bilim midir sorusunu geçerek o dönemki hukukun tecrübe ile öğrenileceğini söyleyen görüşlere karşı bir savaş verdiğini görmekteyiz. Makalede de anlatıldığı gibi Langdell hukukun üniversitelerde gösterilmesi için büyük uğraşlar vermiş hukukun tecrübe temellenmesinden çıkıp teorik temellerin merkezi olan üniversitelere geçmesini özellikle ABD açısından sağlamıştır. İki farklı düşünce taraflarının ortaya atmış oldukları görüşler yanlış olmamakla birlikte birbirini tamanlayan,hukuk öğrenimi için gerekli olan şeylerdir. Langdell göre kütüphaneler ne kadar hukuk atölyeleri ise bürolarda(çalışma alanları) bir o kadar hukukçunun gelişimi için atölyesidir.

  28. Hukuk fakültesi öğrencisi için önemli olan: Donanımlı iyi bir hukukçu olmak için mezun olmadan amfilerde dirsek çürütmesi mi yoksa mezun olduktan sonra edindiği tecrübe mi önemli sorusu cevap buluyor bu makalelerde.
    Langdell’e göre hukuk bir bilimdir. Bu bilime hakim olmak içinde iyi bir hukuk eğitimi gerekir. Hukuku bir bilim olarak kabul edeceksek o zaman hukuk doğa bilimlerinin metodojisiyle incelenebilir. Hukuk kuramının kabul edilen görüşlerinden biri olan hukuku duyularımızla algılayabileceğimiz görüşüne görede hukukun doğa bilimlerininden farksız olduğudur. Langdell amprizm ve rasyonalizm görüşlerinden beslenmektedir. Ki bu iki görüş birbirine zıt olan görüşlerdir. Amprizm, insan zihnini boş levha olarak görür. Bilginin deney ve duyumlar sayesinde kazanabileceğini öne sürer. Akılcılık düşüncesine karşıt felsefi görüştür. Rasyonalizm ise bilginin doğruluğunun düşüncede ve zihinde varolabileceğini öne sürer. Langdell bu iki görüşü harmanlaması hukuk camiası için çok büyük bir önem taşımaktadır.
    Toparlayacak olursak Langdell hukuku tecrübeyle değil bilgiyle emekle bağdaştırmıştır. Başta sorduğumuz soruya bu doğrultuda Langdell’e göre ; amfilerde, hukuk fakültesinde gösterilen emek ve çaba ile iyi bir hukukçu olunabileceği görüşüdür. Langdell’in mantığıyla ortaya attığı görüş yargılamaya da tesir etmiştir. Bununla birlikte tarafsız,objektif bir yargılama ortaya çıkmıştır.
    Bana göre iyi, donanımlı bir hukukçu olmak için ana etken olarak hukuk fakültesinde gösterilen çaba ve emek olmakla birlikte bu ana etken kadar önemli olan iki yan etken de bulunmaktadır. Bunlardan ilki hukuk fakültesine başlarken hukuk ve adelete en iyi şekilde hizmet etme düşüncesinin kişide var olmasıdır. İkincisi ise mezun olduktan sonra tecrübe sahibi olma becerisidir.

    ŞEHRİBAN KORKMAZ
    201451101

  29. Hukukun Geometrisi
    Langdell’in yola çıkarken kurduğu düzen büyük bir ütopyadır! En başından başlayacak olursak Langdell hukukun bilim olmasının sebebini; bir üniversite çatısı altına yerleştirmek, pratik şekilde öğrenilen ‘usta-çırak’ ilişkisini bitirmek ve yargılama sistemini bir düzen içine sokmak istemektedir.
    Üniversite kurmak ve gelenekselleşmeyi kırmak istemesini inceleyelim, Langdell konuyu öyle bir yerden yakalamıştır ki aslında bu konularda haklılık payı kişisel düşüncelerime göre yüksektir. Hukukun aslında usta-çırak olarak ilerlemesinde her hangi bir fayda ,hukuk için, görmemiştir. Bu çok doğrudur çırak kendi ustasının eseridir beyanından ilerlersek hukuk her daim eskilerin tekelinde kalmış ve avukatlar için ise bu durumda sadece bir ekmek kapısı olarak görülmekten ileri gitmemiştir. Bu durumu kırmak için üniversite sistemini aslında bir çark şeklinde görmüş hocasından, hakimine, kütüphanesine ve öğrencisine her birine de bu çarkta bir dişli görevi vermiştir. Bu istediği düzen sistematik açıdan çok başarılıdır çünkü yetişme bilimsel olgular eşiğinde olmakta öğrenciler ve hocalar arasında usta çırak değil profesör öğrenci ilişkisi bulunmakta.
    Aslında gerçekten bu istediği sistem gerçekleşmiş olabilse hukukçuların bir kimliğe sahip olması yıkılabilirdi. Bu kimlikten kastımız ise hukuk fakültesinden mezun olan herkes bulunduğu alanın büyüsüne kaptırıyor kendini kimi akademisyen olarak kimi hakim kimi avukat hepsi o saatten sonra kendi makamlarının esiri olup hukukçu kimliklerini amaç olarak değil araç olarak görmeye başlıyor. Araç olarak görme sebepleri ise kişilerin çoğunlukla ekonomik faydayı aramaları. İşte bu sebepten ne yazık ki Langdell’in istediği sistem her ne kadar kağıt üstünde günümüze benzer olsa da işleyişti bambaşka bir hal almaktadır. Günümüz hukuk fakültelerinde avukatlık düşünen hukuk öğrencileri için bu meslek adına hazırlayan bir sistemde yok bu yüzden mezun olduklarında denize düşen yılana sarılır mantığı ile deneyimli bir avukata sarılıyorlar ve hukuku en baştan o avukattan öğrenmeye başlıyorlar. Bu durum avukatlıkla sınırlandırılamaz diğer alanlarda ne yazık ki aynı örnekleme üzerinden ilerliyor hepsi alanını seçtikten sonra o alandaki tecrübeli kişilerin kollarına atıyor kendisini. Sonuç olarak her ne kadar istediği üniversite veya bilimsel düşünce oluşmuş olursa olsun birey üniversiteden çıktıktan sonra tekrar hukukçu olma amacını bir araca çevirmektedir.
    Son olarak yargılama sisteminin bir düzen içerisinde olması; burada Langdell hukuk normların hakim tarafından yorumlanmaması gerektiğinin, adalet ve hakkaniyet kavramlarının tamamen yargılamanın dışında tutulması gerektiğini söylüyor ona göre oluşacak düzende her durum ve olay için yerleşik sonuçlar olacaktır. Bu konuda da kendisine katılmıyorum. -makale de verilen olayda uygulanması en kolay anlatımı en açık olduğu için seçilmiş- Normların her zaman adaletli olmayacağını hangi normun ne şekilde kullanılması gerektiği hakimin tercihine ve yorumuna bırakılması gerektiğini düşünüyorum.
    Mustafa KOÇ

  30. NİLÜFER IRMAK ÖZKAN/201651133,Şule Şahin Ceylan’ın Hukukun Geometrisi kitabına ilişkin fikirlerimi söyleyeceğim, yazının özetini yapmayacağım birkaç noktada eleştirilerim var kısaca onlara değineceğim sadece. Öncelikle hukukun politikadan ayrılmış bir yargı pratiği kazanması gerektiği ve her koşulda yani istisnaya yer vermeyecek şekilde, hukukun bilimsel metotlar üzerinden gelişmesi ve pratiğe dökülürken de aynı yöntemin istikrarlı bir biçimde devam etmesini savunmuş Langdell. bilimsel metodun kavramlarından geçtiğimiz derslerde de bahsettik yazıda da anlatılıyor. Kısaca objektif, tarafsız ve rasyonel olması gerektiğidir. Evet teoride bu yöntemlere ve kavramlara ağırlık vererek çalışmak gerek ama pratiğe baktığımda burada Langdell hocamdan ayrılıyorum. Şöyle ki bunu bir metafor kurarak anlatacağım; yargılama sırasında yargıç eğer Themis ise (sadece metafor açıklayıcı olsun diye) Themis’in gözlerinin açık olması gerektiğini düşünüyorum, örneğin bir hırsızlık suçunda yargılama yapılırken karşıdaki kişinin sosyo-ekonomik durumundan tutun da döneme kadar bir çok etmene bakmak gerek, suçun sadece unsurları oluşmuş mu doktrinde genel kanı ne yönde bu şekilde bir yargılama yapılmamalıdır. kapitalist sistemin dikte ettiği konformist yaşama yönelik bir hırsızlıkla 8 yaşındaki bir çocuğun baklava çalması aynı değildir. Günümüz yargılaması politikadan ayrı değildir, hukukumuz heteroseksist, ataerkil, türcü, ırkçı … bir sistemdir ve yargılamaya da etkisi vardır. Bunun düzeltilmesi bilimsel eğitimin pratiğe yansıması değildir sadece bu liberal sistemlerin biz göz boyama aracıdır. pratikte de SADECE objektif, tarafsız ve rasyonel olmak eşitliği doğurur ama önemli olan adalettir. Adaletli bir yargılamanın varlığı içinde sadece hukuk sisteminde ki aksaklıkları ve yanlışları ‘bilimsel yöntem getirme’ başlığıyla yapamayız. çünkü adalet, özgürlük vb. kavramlar bütünleşiktir ve hayatın her dalına enjekte edilmesi gerekir.

  31. NİLÜFER IRMAK ÖZKAN/201651133,Şule Şahin Ceylan’ın Hukukun Geometrisi kitabına ilişkin fikirlerimi söyleyeceğim, yazının özetini yapmayacağım birkaç noktada eleştirilerim var kısaca onlara değineceğim sadece. Öncelikle hukukun politikadan ayrılmış bir yargı pratiği kazanması gerektiği ve her koşulda yani istisnaya yer vermeyecek şekilde, hukukun bilimsel metotlar üzerinden gelişmesi ve pratiğe dökülürken de aynı yöntemin istikrarlı bir biçimde devam etmesini savunmuş Langdell. bilimsel metodun kavramlarından geçtiğimiz derslerde de bahsettik yazıda da anlatılıyor. Kısaca objektif, tarafsız ve rasyonel olması gerektiğidir. Evet teoride bu yöntemlere ve kavramlara ağırlık vererek çalışmak gerek ama pratiğe baktığımda burada Langdell hocamdan ayrılıyorum. Şöyle ki bunu bir metafor kurarak anlatacağım; yargılama sırasında yargıç eğer Themis ise (sadece metafor açıklayıcı olsun diye) Themis’in gözlerinin açık olması gerektiğini düşünüyorum, örneğin bir hırsızlık suçunda yargılama yapılırken karşıdaki kişinin sosyo-ekonomik durumundan tutun da döneme kadar bir çok etmene bakmak gerek, suçun sadece unsurları oluşmuş mu doktrinde genel kanı ne yönde bu şekilde bir yargılama yapılmamalıdır. kapitalist sistemin dikte ettiği konformist yaşama yönelik bir hırsızlıkla 8 yaşındaki bir çocuğun baklava çalması aynı değildir. Günümüz yargılaması politikadan ayrı değildir, hukukumuz heteroseksist, ataerkil, türcü, ırkçı … bir sistemdir ve yargılamaya da etkisi vardır. Bunun düzeltilmesi bilimsel eğitimin pratiğe yansıması değildir sadece bu liberal sistemlerin biz göz boyama aracıdır. pratikte de SADECE objektif, tarafsız ve rasyonel olmak eşitliği doğurur ama önemli olan adalettir. Adaletli bir yargılamanın varlığı içinde sadece hukuk sisteminde ki aksaklıkları ve yanlışları ‘bilimsel yöntem getirme’ başlığıyla yapamayız. çünkü adalet, özgürlük vb. kavramlar bütünleşiktir ve hayatın her dalına enjekte edilmesi gerekir.

  32. Langdell’in Hukuk bir bilimdir savına katılıyorum ancak bu her hukuk dalı için geçerli midir,bunu tartışmak gerekir.Zira Langdell bir özel hukukçu ve hukukun bilimselliğini doğa bilimlerindeki objektiflikle ilişkilendiriyor.Ancak ben özellikle kamu hukukçularının kanunlar ve bu anların öğrencilere aktarılmasında bilimsel kalabileceklerini düşünürken,bunların insan hayatına uyarlanmasında daha politik olmaları görüşündeyim.Buradaki politik tartışmadan kastım özel hukuktaki ya da kamu hukukunun bazı dallarındaki doktrinel tartışmalar değil-ki doktrinel tartışma hukukun bilimselliğinin bir gereğidir- ciddi anlamda yürütme,yasama ya da yargı organının işlevini yerine getiremediği durumlarda bunun hukuki bilimselliğe yaraşmadığını en cesur şekliyle ifade edebilmeleridir.Bir başka konu da hukukun bilimselliğinin güçlendirilmesi adına fakültelerde doktrinel tartışmaların yapılmasının gerekliliğine katılıyor olmakla birlikte bunun öğrencide nasıl daha çok ilgi uyandırabileceği tartışmasıdır.Burada Langdell’in eğitimi dava örnekleriyle zenginleştirmesi olumlu ve günümüzde fakültelerde salt doktrinel tartışmalardan ziyade bunların pratiklere yansıtılarak öğrencinin daha çok ilgisini çekebileceğini düşünüyorum.Langdell öğrenme tecrübesinin,fakültedeki azmin önemini Hukuk bilimdir’ çerçevesi altında değerlendirmiş olsa da ben uygulamanın da bilimsel olması gerektiği konusuna olumlu baksam da akademideki öğrenci-akademisyen ilişkisi ile o öğrencinin mezun olarak avukat olduğunda avukat-hakim ya da avukat-avukat ilişkisi aynı olmayacağından bilimselliği ister istemez etkileyeceğini düşünüyorum.Bu sebeple uygulamada bilimsellik dava dilekçeleri ve savunma ile sınırlandırılabilir mi yoksa bu daha mı olumsuz koşullara yol açar bunu sorgulamaktayım.

  33. Saf hukuk kuramında hukukun olgu ve norm olduğu şeklinde görüşler vardır. Kelsen, hukukun norm olduğu görüşünü savunur.

    Kelsen’e göre olgular norma dönüşmez. Normun Temelinde yine norm vardır (Hume Kanunu) Kelsenin hukuk anlayışının temelinde hiyerarşi ilişkisi vardır. Anayasanın temelinde de bir norm vardır ve bu norm temel normdur. Varlığı kabul edilir. Hukuk kurallarının normatifligi temel norm ile sağlanır. Bu ancak olağanüstü durumlarda değişebilir. Kelsen hukuk normlarının öznel bir iradenin eseri olduğunu düşünür.
    Kelsen hukuki gerçekliği varsayıma dayandırmıştır.

    Saf hukuk kuramında temel norm insani kaynaklıdır. Bunun yanında saf hukuk kuramını pozitif hukuk kuramıyla bağdaşır. Genel olarak olan degil olmasi gereken ile ilgilenmiştir.

    Mehmet Umut Yıldırım 201551434

  34. Langdell hukuk bir bilimdir önermesinde bulunmuş. Buna göre objektif ve tarafsız bir kriterlere göre benzer olaylarda benzer sonuçlar alınıyor olması gerekir. Ancak uygulamaya ve günümüze bakıldığında bunun tam olarak böyle olmadıgı görülüyor. Bazen aynı olay hakkında aynı maddeler ve gerekçelere dayanılarak farklı sonuçlar verilebiliyor. İşte tamda bu yüzden hukuka tam olarak bir bilimdir diyemeyiz. Üstelik langdell bürolardan ziyade hukukun üniversitede öğretildiği ve hukuk bürolarından ziyade kütüphanelerin daha önemli olduğu varsayımını ortaya atmış. Bunu esas alırsak hukuk fakültesinden mezun olan herkesin aynı bilgi ve birikime sahip olmasını beklemeliyiz. Ancak şuan günümüze bakıldığında mezun olan ögrencilerin çoğunun bu yeterliliğe sahip olmadıgını görüyoruz.
    Erhan Kılıç 201751106

  35. Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesinin ilk dekanı olan Langdell, hukukun bir bilim olduğunu ve bundan hareketle nasıl daha iyi öğretilebileceğini ve politikadan ayrılmış bir yargı pratiğinin nasıl sağlanabileceğini layığıyla yanıtlamıştır. Devrin koşullarını iyi kavramış bir hukukçudur. Devrinde hukukla ilgili 2 temel görüş vardır bunlardan birincisi “hukuki özgürlükçülük “ diğeri ise “hukuki formalizmdir”, hukuki formalizm hukukun ne demek olduğuyla ilgilenir.Langdell’in çalışmaları hukuki formalizme ivme kazandırmış yani hukuku anlamlandırmada önemli yer tutmuştur. Langdell’in cevapladığı diğer bir soru ise hukuk öğretiminin nasıl olması gerektiğidir. Langdell hukuku bir bilim hatta bilimlerin en ihtişamlısı olarak görmektedir buna binaen de bu bilimin öğretilmesini oldukça ciddi bir iş olarak görmektedir.Derslerinde uyguladığı “somut olay” metoduyla hukuk öğretimini soyut prensiplerden davalara kaydırmıştır.Günüzde de böyle olması gerekirken ne maalesef ki mevzuat eğitimi yeterli görülmektedir. Langdell’e göre meslekte uzmanlaşmanın yolu zamanla oluşmuş doktrinleri kavramaktan geçer.Bu görüş kanaatimce de şu an bile geçerliliğini korumaktadır. Langdell aynı zamanda hukuku açıklarken geometriden esinleşmiş iki bilimin de başlangıç noktasının mantıksal araçlarla oluşturulmadığı bu aşamadan sonra geri kalanının da çıkarımlarla oluşturulduğudur .Gerçekten de hukukta çıkarımlar çok önemlidir örneğin emredici bir normun mefhumu muhalifinden de önemli çıkarımlar yapılıp somut olaya uygulanabilir. Yusuf Ersoy 201751069

  36. Öğlen düşüncelerimi yazmıştım ancak blog üzerinde şu an göremiyorum sebebi nedir?

  37. Aslı Kılınçkaya

    Yorumuma ‘Hukuk bilim midir?’ sorusuna cevap vermekle başlamakla istiyorum. Daha önceden de üzerine düşündüğüm bir soruydu ve hukukun bilim olmadığını düşünüyorum. Hukuk sıkı bir disiplin içinde incelenir. Hukuk uygulanırken kendine özgü bazı yöntemleri vardır. Hakim hukuk yaratırken veya bir yorum yapılırken takip edilen yollar, yöntemler vardır. Ancak bir yönteminin olmasının bilim olması için yeterli olmadığını düşünüyorum. Bilimin en geniş tanımı bilimsel yöntemleri (deney,gözlem,mantık) kullanarak nesnel bilgi edinmektir. Oysa hukuk emsal, kıyas, hakimin hukuk yaratması ve yasa gibi verileri kullanarak hükümler elde eder.Hukukun elde ettiği şey bilgi değil hükümdür. Ayrıca hukuk zaman içinde durmadan değişir. Zamana, ülkeye, şahsa göre değişir. Hukuk evrensel değil ulusaldır. Ve bir hukukçu bilimsel doğruyu değil, haklı olanı arar diye düşünüyorum.
    Langdell’in hukukun bilimselliği için söylediklerini de yanlış bulmuyorum. Zaten Langdell’in amacının hukukun bir bilim olup olmadığını tartışmak olduğunu düşünmüyorum. Kanaatimce uğraş içinde olduğu alan bir hukuk fakültesi kurma ve en iyi şekilde hukuk eğitimi vermektir. Kendisi de örnek olay metoduyla hukuk öğretiminin odağını soyut prensiplerden davalara kaydırmıştır.
    Langdell hukuk öğrenme ve iyi hukukçu olma koşulunu tecrübeye değil, akademik sürece bağlamıştır. Meslekte uzmanlaşmak için tabiki ilk aşama iyi bir hukuk eğitimi almaktır. Burada hukuk fakültelerine ve öğrencilere büyük bir sorumluluk düşüyor. Ancak bunun yeterli olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Mezun olan öğrencilerin hukuk bürolarında, pratiğin içinde yer almaları fakültede verilen hukuk eğitimi kadar önemlidir. Langdell de bunun farkındadır o yüzden kendine metod olarak örnek olay metodunu seçmiştir ve davalara yer vermiştir.
    Günümüzde hukuk eğitimini tam anlamıyla yeterli bulmuyorum ve staj basamağının pratikleşmek için çok önemli olduğuna inanıyorum.

  38. Landell’i eleştirebilmem için önce Hukuk ve Avukatlık ayrımını yapmam gerekir. Landell’in de dediği gibi “…Ancak, gerçekte çok az sayıda avukatın bir bilim olarak hukuku önemsediği, profesyonel başarı için böyle bir bilginin gerekli olmadığını; çoğu başarılı avukatın, hukukun dayandığı gerekçe veya prensiplerle ilgili sıkıntıya girmeksizin, mahkemelerce belirlenmiş haliyle yetindiği söylenecektir. Bu ifadede bir
    gerçeklik payı olduğu itiraf edilmelidir.”. Günümüzde ve ülkemizde bu sözün ne kadar gerçek olduğu üzücü ama anlaşılabilir bir durum. Hem kültürel, hem de doğamızdan kaynaklı olarak bizler düşünceyi değil düşüneni savunuruz. Bir insanın ağzından çıkan kelimeler değil, onları gür bir ses tonuyla söylemesi, hitap şekli, kendinden emin olmasa bile kesin konuşması(güven vermesi),… gibi özellikler bir avukatta bulunması ‘zorunda’ olan özelliklerdir. Bunlardan yola çıkarak ilk sorum Hukuk Fakültesi Hukukçu mu yetiştirmektedir yoksa avukat, hakim, savcı mı? Eğer bu sorunun cevabı avukat ise şuana kadar yazdığım nedenlerden dolayı Landell’in yaptıklarına veya nedenlerine katılmadığımı belirtmek isterim. Eğer bu sorunun cevabı Hukukçu ise Landell’i takdir etmemek mümkün değil fakat bu durumda bile bir noktada ters düştüğümü belirtmem gerek. Landell’in “…Ancak basılı kitaplar hukuk bilgisinin nihai kaynaklarıysa… hukuk öğretip öğrenmenin tüm olası imkanlarını bir üniversite, sadece üniversite sağlayabilir…” sözünden yola çıkarak kendisinin hukuk bilgisinin nihai kaynaklarını basılı kitaplar varsaydığını ele alabiliriz. Ben bu varsayıma katılmadığımı söyleyebilirim. Hukukun konularından biri olan insan oldukça karmaşık bir yapıya sahiptir. Özellikle insanı konu alan davalarda aklıma ilk gelen terimlerden ikisi:etik, vicdan. Diğer bilimlerde doğruyu ve yanlışı ayırt etmeye çalışırken duygularınızı kullanmazsınız ama hukukta bunları kullanmanız gerektiğine inanıyorum. Bu bilgi kitaplardan öğrenilebilecek bir bilgi değildir. Her ne kadar hukukun bir bilim olduğuna inanmak istesem de, ‘insani duygular’ kavramı yüzünden kendimle çelişmişim, bu görüşü reddetmişimdir. Buna rağmen Landell’in vardığı sonuç haricinde hukukun bilim olması yönündeki düşünce ve görüşlerine bir benzerlik gözüyle bakarak katılıyorum.

  39. Hukukun Geometrisi: Christopher Colombus Langdell

    Langdell’in, bir avukatın meslekte uzmanlaşmasının asıl püf noktasının, iyi bir hukuk eğitimi alması olduğu görüşüne sonuna kadar katılıyorum ancak Langdell, işin ofis ve mahkeme yani tecrübe yönünü çok gözardı ediyor. Düşünceme göre, iyi bir hukukçu, fakültede aldığı teorik eğitimi, avukatlık ofislerinde ve mahkemelerde pratikle, tecrübeyle pekiştirendir. Ayrıca Langdell bence kendi içinde çelişiyor çünkü hukuku tecrübelerle değil, mantık aracılığıyla açıklıyor ancak aynı zamanda derslerde özenle seçilmiş dava örneklerinin kullanılması gerektiğinden de bahsediyor. Dersi anlatırken örnek olaylar, dava örnekleri kullanmak zaten bizi işin tecrübe tarafına götürür.

  40. Hukuk bilimden hareketle nasıl daha iyi öğretir yargı ve politikten ayrılmış pratiğin nasıl faydalanacağını saptar çıkarımına makalede yer verilmiş fakat politikten ayrılmış bir bilim düşünülebilir mi Langell hukuk tecrübelerle değil mantıkla açıklanır demiş fakat mantıkla oluşturduğunuz kuralları günlük hayattaki tecrübelere uygulamaya çalışırsak bir kopma yaşamaz mıyız kurallar oluşturulacağı zaman salt mantık veya salt tecrübe çok uç noktalarda kalmaz mı makul olan ikisini temel alıp bir kural yaşatmak olmalıdır o nedenle Langell’in düşüncesinden çıkan kuralın günlük hayatta uygulamaya elverişli olduğunu düşünmüyorum

  41. Hukukun Geometrisi- Hukuki Formalizm (Şule Ceylan Şahin) makalesi ile ilgili görüş ve değerlendirmelerim,

    Hukuk bilim midir? Bilimin özelliklerini taşır mı ? Sorusu geçmişten günümüze tüm hukukçuların sorduğu üzerinde düşündüğü ve teoriler ortaya atıp açıkladığı bir soru olmuştur. Bir çok farklı düşünür hukukçu bu soruya kendinde göre farklı cevaplar verip yorumlamıştır. Langdell de bu soruya kendin düşünceleri ve tezleri doğrultusunda hukukun bilim olduğunu söylemiştir. Bana göre de hukuk bir bilim dalıdır.Çünkü bilimin temel taşları olan deney ,gözlem ve mantık işlevlerini yerine getirmektedir. Langdell’in dediği gibi hukuk mantık çerçevesinde ele alınıp temellenmektedir. Deney ve gözlem yönünden ise hukuk bir anda ortaya çıkıp konulmuş bir şey değildir geçmişten günümüze kadar bir çok olay görmüş geçirmiş bazı yasalar, kurallar toplum gözlemlenerek bu olaylardan esinlenerek ,denenerek günümüze bu şekilde gelmiştir hatta hukuk canlı bir organizmadır. Hukuk bilim olmasının yanında böyle bir süreçten süre geldiği için hukuk ayrıca da bir sanattır. Langdell ‘’ Hukuk sadece bilim değil, tartışmasız şekilde en büyük ve ihtişamlı bilimdir. ‘’ demiştir. Langdell’in bu görüşüne de tam olmasa da bazı noktalarda katılmaktayım. Hukuk bir toplum da düzeni sağlamak ve insanların doğa da var olan haklarını, özgürlüklerini adil bir şekilde korumak için bulunmaktadır yani hukuk biliminin olmadığı bir yerde diğer bilimlerinde özgür bir çalışma alanı bulması zordur bu yüzden bana göre hukuk onlardan bir adım daha öne geçip onlara çalışma alanı veren bir bilimdir.

    Langdell hukuk nasıl aktarılıp öğretileceği konusu üzerinde yoğun çalışmalar yapmış bunun üzerine bir çok söylemlerde bulunmuştur.Hukuk bir bilimdir diyen Langdell diğer bilimler gibi hukukun da üniversitelerde olması gerektiğini söylemektedir, hukuk usta çırak ilişkisi içinde bürolarda değil de eğitim yeri olan üniversitelerde öğrenilir demektedir. Çünkü hukukun tecrübeden çok teorik olarak tam manasıyla öğrenileceğini söylemektedir. Ona göre tecrübe yerine mantık koyup temellendirilmelidir hukuk. Bu düşüncesinde yanlışlık olmamakla birlikte bana göre eksiklik mevcuttur çünkü hukuk sadece teorik açıdan ele alınıp öğrenilebilecek kadar somut bir kavram değildir. Çalışma alanına da çıkılıp birebir yaşayarak tecrübe edinerek tam anlamıyla anlaşılması sağlanabilir,hukuk hayatın içinden gelen ve değişken bir yapıdadır çünkü. Benim tanımıma göre hukuk teorik olarak bilgi açısından kapsamlı üniversitelerde işin ehli olmuş kişilerden teorik bilgileri aldıktan sonra çalışma alanında bu teorik bilgilerin uygulanıp gözle görülen sonuçlarını elde etmekle tam olarak hukuk anlaşılacaktır. İkisi bir bütündür ve birbirini tamamlamaktadır.

    Sonuç olarak Langdell aslında hukuk bilim midir sorusunu geçerek o dönemki hukukun tecrübe ile öğrenileceğini söyleyen görüşlere karşı bir savaş verdiğini görmekteyiz. Makalede de anlatıldığı gibi Langdell hukukun üniversitelerde gösterilmesi için büyük uğraşlar vermiş hukukun tecrübe temellenmesinden çıkıp teorik temellerin merkezi olan üniversitelere geçmesini özellikle ABD açısından sağlamıştır. İki farklı düşünce taraflarının ortaya atmış oldukları görüşler yanlış olmamakla birlikte birbirini tamanlayan,hukuk öğrenimi için gerekli olan şeylerdir. Langdell göre kütüphaneler ne kadar hukuk atölyeleri ise bürolarda(çalışma alanları) bir o kadar hukukçunun gelişimi için atölyesidir.

  42. Langdell hukuku bir bilim olarak gördüğü için pratikten daha çok hukukun temelini ve temel normlarını anlamayı önemser. Hukuku geometriye benzeterek nasıl ki geometride belli kurallar, bir başlangıç noktası varsa hukukun da böyle olduğunu söyler. Bakıldığında hukuku pratikte doğru uygulayabilmek için hukukun özünü anlamamız gerekir. Bu noktada Langdell’e katılıyorum. Hukukun özünü daha doğrusu hukuku anlamak pratikte kolaylık ve daha doğru kararlar vermeyi sağlayacaktır. Katılmadığım tek nokta Langdell tecrübeyi çok geri planda tutmuştur. Kanaatime göre iyi bir hukuk bilgisi ve tecrübe birleşerek iyi bir hukukçuyu yaratır.

    Beyza Ergün

  43. Langdell’in hukukun üniversitelerde bilimsel verilerle ele alınması konusundaki çabasını desteklemekteyim. Ancak common law geleneğini de tamamen reddetmemekteyim. Kişiler okumuş oldukları hukuk fakülterinde aldıkları bilimsel bilgiyle ve bilimin de kendini tazeleyen tarafıyla hem güncel bilgilerle donatılırken hem de geçmişten gelen ögrenilmiş ve rayına oturtulmuş bazı geleneksel bilgilerden, tecrübe ve deneyimlerden de hukuken kendini iyi yerlere getirmiş olan kişilerin bürolarında faydalanabilirler. Böylece daha da donanımlı bir hukukçu olurlar. Sadece teorikte kalan bilgi pratiğe aktarılmadan insana bir şey katmaz. Kişinin biraz da olayları daha içinden aktif bir şekilde takip etmesi gerekir ki böylece kazanılan bir davada da izlenilen yolları görebilsin kaybedilen bir davada da yapılmaması gerekenleri öğrenebilsin.

  44. Hukukun bilim olup olmadığı sorusuna verilecek cevap, bilim kavramından ne anladığımıza göre veya neden hukuku bilim çatısı altına sokmak istediğimize göre değişiklik gösterebilir. Langdell’in görüşlerinde döneminin çok ciddi bir etkisi olduğu görüşündeyim. Hukukun bilim olduğunu savunmasında en temel itici güç, o dönemde bilim olarak kabul edilmeyen alanların üniversitelerde anlatılacak kadar önemli kabul edilmemesi diyebiliriz bence. İşte bu noktadan hareket ederek hukuk eğitimini, üniversiteyi ve hatta bu eğitimde kullanılacak kütüphaneyi tecrübenin önüne koymuş Langdell. Bu kısımda onun hangi sebeplere dayanarak böyle bir düşünceyi savunduğunu anlamakla birlikte, ben bu görüşe katılmıyorum. Tecrübenin eğitim kadar önemli olduğu görüşündeyim. O dönem için net bir yorum yapamamakla beraber, günümüzde bir hukukçunun mesleki tecrübeye sahip olup olmamasının ne kadar ciddi bir fark yarattığı açık bir şekilde görülmekte. Hukukun bilim olarak değerlendirilmesi konusundaysa, en başta da dediğim gibi hangi amaçla bilim kategorisine alınmasının istendiği temel nokta bence. Amaç kimi dönemlerde hukukun diğer bilimler kadar saygın olduğunu benimsetme isteği iken, kimi zamansa yöneticilerden bağımsız olması ve devletin bu alana müdahalesinin kısıtlanması gibi farklı faktörler olabilir. Ben ise hukukun bilim olduğu, ancak bunun bizim alışageldiğimiz bilim dallarından farklı olduğu görüşündeyim.

  45. Langdell’ in iyi hukukçu olma koşulunu tecrübeye değil akademik sürece bağlaması görüşüne kısmen katılıyorum. Hukuk faaliyeti içerisinde her gün yeni bilgiler öğrenen öğrenciler hukuk prensiplerini keşfederken derslerde yapılan tartışmalarla öğrendikleri bilgileri pekiştiriyorlar. Aynı zamanda bu faaliyet adil ve tarafsız olma kazanımları da sağlıyor. Donanımlı bir kütüphane öğrenciye hukuka dair bilgileri araştırma ve keşfetme imkanı sağlar. Hangi kitaplardan yararlanılması gerektiğini öğrenci yine fakültede öğrenir. Akademik eğitimin yanında uygulama da önemlidir ancak hukukun teorisini anlamadan herhangi bir hukuk kuralını uygulamak bir başka deyişle hayata geçirmek ne kadar mantıklı olur ? dolayısıyla vardığım sonuç bu şekilde.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s