Ders her iki grup için ortak yapılacak olup, ne zaman yapılacağına Webonline’dan yapılacak ankete göre sizler karar vereceksiniz. Anketi 28 Mayıs Cuma saat 16:00’ya kadar yanıtlayınız.
Derste sorularınız üzerine genel bir tekrar yapılacaktır, bu nedenle lütfen sorularınızı hazırlayın.
HUKUK FELSEFESİ, HUKUK SOSYOLOJİSİ VE HUKUK METODOLOJİSİ BLOGU 
Mağdur nedir sorusuyla başlamak istiyorum.Kendisine karşı suç işlenen hak kaybına veya ekonomik kayıba uğrayan , doğrudan zarar gören kişi deniyor bir çok ceza hukuku kitabında. Fakat bence mağdur sadece bu değil daha ötesinde psikolojik olarak zedelenen bir kişilik var. Bir daha belki asla eskisi gibi olmayacak veya eskisi gibi olmasının çok zor olduğu, iyileşmesinin güç olduğu çok derin duygular vardır. Bu duygular insandan insana değişiklik gösterir. Başka bir birey kolaylıkla atlatabilirken başka birisi bunun altında ezilir ve hayata küsebilir.Gece saatlerinde kullandığı arabayla bir kişinin yaralanmasına sebebiyet veren arkadaşım şuan çok rahat araba koltuğuna oturabilirken ; ben aynı olayın faili olsaydım tekrar sürücü koltuğuna oturmam çok zor hatta imkansız olabilirdi. İşte tam bu esnada onarıcı adaletin ön plana çıktığını görüyoruz.Onarıcı adalet mağdurun yaralarını sarıyor ve failin tekrar topluma kazandırılmasına yardımcı oluyor. Mahkumiyet kararı verilen fail cezasını çektikten sonra dünyayla tekrar bütünleştiğinde ne olacak? Tekrar mağdurla veya yakınlarıyla karşılaştığında neler olacak? Öç mü almak isteyecek ve tekrar aynı suçu mu işleyecek yoksa hayatına bu suçluluktan ders almış olarak mı devam edecek? Cezaevlerine bu noktada büyük bir görev düştüğünü söylemek istiyorum.Mahkum olan suçlunun kişiliğine göre uygulanacak olan treatman suçlunun tekrar topluma kazandırılmasında büyük etki gösterebileceği gibi onarıcı adalet sistemine de büyük katkısı olacağını düşünmekteyim.Onarıcı bir sürecin onarıcı bir sonuca götüreceğine inananlardanım. Her ne kadar bütün kişiliklerde etkili olmasa dahi.
De Greef suçun insani bir davranış olduğunu ; Durkheim de suçun kamu sağlığının bir faktörü olduğunu söylemiştir. İnsanlığın İlk adalet sistemi olarak doğan onarıcı adalet sistemi günümüzde tekrar başvurulan bir sistem olmuştur ki zaten beşeri insanın olduğu yerde başvurulacak bir sistem olmalıdır. Örneğin , küçük bir çocuğun pazardaki ürünlerin ücretsiz satıldığını zannetmiş ve hırsızlık suçunu işleyerek ceplerini doldurduğunu düşünelim. Öncelikle ebeveyni onu bu durum karşısında bilgilendirmeli , insanların parası karşılığında bu ürünleri aldığını kendisinin de bu kurala uyması gerektiğini söylemelidir. Daha sonra da onarıcı adalet sisteminde olduğu gibi satış yapan pazarcılarala yüzleşip geri iade etmesi gerektiğini çocuğa anlatmalıdır. Psikolojik açıdan çocuğu da bu şekilde rahatlatmalıdır.Böylece çocuk adalet eşitlik duygusunu benimsemiş hem de işlediği davranışıyla yüzleşmiştir.
Avukat savcı hakim üçlüsünün ardına itilen fail ve mağdurun temele konması gerektiğini düşünüyorum. Alkolizm nedeniyle çevresine zarar veren insanların dahi bir psikolog desteğiyle iyileşme çemberi toplantılarına katıldığı , kendisiyle yüzleştiği bir sistemde fail ile mağdur görüşmelerinin bulunması bana çok ta uzak bir durum gibi gelmiyor. Fakat Türkiye de bu sistemin ne derece faydalı olarak ilerleyeceği konusunda kaygılarım var. Doktorun parmağını kesen insanların yaşadığı bir toplumda adaleti şiddette ,kinde, nefrette arayan bu toplumda fail mağdur görüşmlerinin yeni bir kaos ortamı yaratması mümkün olabilir. Bu görüşmelere katılarak yeni hayatında belki temiz sayfa açma amacı güden insanlar içinse bir avantajdır.Türkiye ‘ de alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri adı altında gördüğümüz arabuluculuk ,tahkim,hakem gibi kurumların tam olarak onarıcı adalet sistemi mantığıyla hareket etmesinden ziyade bana mahkemlerin dava yükünü azaltma amacı gütüğünü düşündürüyor . Türkiye ‘nin bu konuda hala büyük eksiklikleri vardır.