2022-23 Güz Dönemi Hukuk Felsefesi 1. Hafta Okuma Parçaları: Umay Gökçe için, hukuksuzluğun ve de felsefesizliğin sonuçlarına dair anlatmaya (ve dinlemeye) (bir daha) başlıyoruz !

Lütfen aşağıda yer alan okuma parçalarını okuyup onlar ışığında yine aşağıdaki sorulara yönelik bir(kaç) paragraflık (5-15 satır) bir refleksiyon paragrafı yazıp “Yorum Yap / Bir cevap yazın” kısmından, 1 Mart Çarşamba günü saat 18:00’e kadar (her iki grup için geçerlidir) gönderin. Adınızı-soyadınızı emaille belirtmek kaydıyla dilerseniz refleksiyon paragraflarınız için (bütün ders boyunca tek bir) rumuz / takma isim kullanabilirsiniz.

Felsefe nedir? Ne işe yarar?

Hukuk felsefesi nedir? Bir işe yarar mı?

“2022-23 Güz Dönemi Hukuk Felsefesi 1. Hafta Okuma Parçaları: Umay Gökçe için, hukuksuzluğun ve de felsefesizliğin sonuçlarına dair anlatmaya (ve dinlemeye) (bir daha) başlıyoruz !” için 68 yorum

  1. Felsefe; varlık, bilgi, gerçeklik, doğruluk gibi soyut kavramları irdeleyen sistematik çalışmalar alanıdır. Hukuk felsefesi hak ve adalet gibi kavramları inceleyen felsefe disiplininin alt koludur. Maddeden bağımsız bu soyut kavramların temeline inmek ve meydana gelen problemleri çözmek için insanlığın en büyük kozu düşünmektir. Hukuk yaratma, kural koyma işlemi felsefe süzgecinden geçirilmeden gerçekleştiğinde sonucun adil olmasını beklemek bilimden mantıktan ve gerçeklikten ulaşmak demektir. Pozitif hukuk kurallarını hangi kültüre hangi beklentiye ve hangi ihtiyaçlara göre belirlemeliyiz sorusunu sormak ve günün koşullarına göre en makul cevabın üzerine gitmek hukuk felsefesinin temel gayelerinden birisidir. Dolayısıyla insanı özne alan sistematik düşünceler süzgecinden geçirilen hukuk yaratılması ve hukuk uygulanması, toplum düzenini sağlamak ve bunu adil olarak gerçekleştirmek hukuk felsefesinin en önemli yararlarındandır

  2. İnsan düşünen bir varlık olarak diğer canlılardan ayrı bir yere sahiptir. Dolayısıyla düşünmek, insanın varlığını karakterize eden bir değer taşır. İnsan düşünmekle birlikte sorgular, birçok şeyi anlamlandırmaya çalışır. İşte felsefe böylece ortaya çıkar. Felsefe sorular sorarak, düşünerek, sorgulayarak hakikati arama çabasıdır. Felsefenin tarihine bakıldığında filozofların hemen her konuda sorgulama yaptıklarını ve çok sayıda düşüncenin var olduğunu görürüz. Sonsuz gözüken bu arayışta görünenin arkasındaki gerçeğe ulaşmak, hakikati anlamak felsefenin temelini oluşturur. Birçok alanla etkileşimde olan felsefenin hukuk ile de etkileşimde olması doğaldır. Hukuk; toplumun bir arada yaşamasını sağlayan, bireylere haklar tanıyan, ödevler yükleyen, emir ve yasaklar içeren kurallardan oluşur. Bu kurallardaki temel amaç düzeni sağlamak, bireylerin haklarını korumaktır. Bunun sağlanabilmesi için ise hukukun temel problemlerinin iyi bilinmesi ve bunlara hizmet edecek, problemleri en iyi şekilde çözecek kuralların konulması gerekir. Elbette ki hukuk felsefesi hukukun temel problemlerini irdeleyerek, görünenin ardındaki gerçeği bulmak amacıyla bu işlevi yerine getirir. Ayrıca hukuku ve hukuki kavramları anlamlandırmaya çalışarak, muhakeme yeteneğini artırarak hukukun ihtiyaçları karşılamasına, hukukçunun hakkaniyete uygun kararlar vermesine olanak sağlar.

  3. Felsefenin temel olarak etimolojik anlamına baktığımızda philia ve sophia kelimelerinden bir araya geldiğini, Türkçe karşılığı olarak naçizane bilgelik sevgisi olduğunu her şeyden evvel belirtmek önemli olacaktır. Tüm biçimlerinde kazuistik bir değerlendirme yapıldığında ise sosyolojik bir canlı olan insanın ve insanın varoluşuyla birlikte ortaya çıkan, onun temel problemleriyle, bir başka ifadeyle insan ve insana dair şeyleri çepeçevre saran konuları ele alıp, bunlar üzerinde çeşitli kuramlar sayesinde insana aydınlanma kapılarını açan, gayesinde asıl olarak gerçeğe ulaşma çabası güden sosyal bir bilim dalıdır şeklinde açıklamak genel hatlarıyla aklımıza felsefe adına birtakım düşüncelerin uyanması adına önemli ve yerinde olacaktır. Peki, akıllara gelmesi çok muhtemel bir diğer soru ise felsefenin ne işe yaradığı yönünde olabilir. Bu soruya söz konusu çalışmamda okuyucunun okurken keyif alması, salt fikir dünyasında felsefeye dair düşüncelerine ışık olabilecek nitelikte bir cevap olarak, insanoğlunun var olduğu her konuda, az ya da çok onu saran münferit problemlerin ortaya çıkması pek tabîdir. İşte bu sorunlar karşısında sorunları çözmekten öte insana yol gösterici olup, onun erginliğe ulaşmasını sağlamaktır denilebilir. Bu sorulara temel düzeyde cevaplar verdikten sonra genç bir hukukçu olarak, felsefe biliminin münferit bir dalı olan hukuk felsefesi hakkında <> şeklindeki akıllara gelebilecek söz konusu soruyu da cevapsız bırakmamak biz hukukçulara düşen bir ödev niteliğindedir. Bu soruya Karl JASPERS’ in de kullandığı <> mefhumunu da kullanarak bir cevap vermek gerekirse , hukuk felsefesi; insansal varoluşun temel sorunlarından biri olan, insanı yaşamının her anında sarmalayan, toplum olmanın ve bu toplumsal düzenin işleyişinde sine qua non bir araç niteliğindeki hukuk ve hukukun temel sorunlarının, ilkesel problemlerinin felsefi tarzda yansıtılıp, bu tarzda yanıtlanıp, mümkün olduğu cihette gerçeği yansıtmayı amaçlayan, felsefe biliminin tıpkı din, bilim felsefesi gibi bir dalıdır. <> sorusunu sorduğumuzda ise sanayi devrimi ve hatta daha da geri gidecek olursak, modern devletin oluşumuyla beraber toplumun her katmanına sızmış olan iktidarın, bu erki elinde bulunduranların çıkarlarını savunabilecek, mamafih yönetilenlere yönelik, <> propagandasına meşru bir zemin hazırlamak için bir araç niteliğinde olan hukuk ve hukuksal normları saf ve şeffaf bir zeminde insanlığa yansıtmak, kişinin içinde bulunduğu gerçeği ortaya çıkarmak, onu aydınlatmak ve kendi kusurlu davranışıyla yaratılış gayesine ters bir şekilde feda ettiği varoluşsal kimliğinin farkına vardırıp, içinde bulunduğu karanlıktan kurtarabilmeye yarar diyebiliriz. Çalışmama Jean Paul Sartre’ nin varoluş hakkında ifade ettiği <> cümlesiyle bitiriyorum. Keyifli okumalar.

  4. Felsefe nedir sorusunun diğer bilimlerin tanımı gibi kesin bir yanıtı yoktur. Bu sorunun yanıtı tıpkı parmak izine benzer. Her insanın parmak izi birbirinden farklıdır, eşi benzeri yoktur. Felsefenin tanımı da işte bunun gibidir. Her insanın bu soruya verdiği cevap farklıdır. Keza felsefenin sorunu da bu görecelikte ortaya çıkıyor. Makalede yazdığı gibi bu sorunu aşmak için felsefeyi yüzyıllarca süren karşılıklı etkileşim olarak kavramamız ve görüşlerin birleşebilmesinin koşulunu görüşlerin ayrı düşebilmesinde görmemiz gerekir. Benim tanımıma gelecek olursak felsefe; içimizde var olan düşünce gücünün merak ve cesaretle ortaya çıkarılmasını sağlayan sanattır. Felsefe, kendi iç dünyamız ve bunun dışındaki diğer dünyaları sorular sorarak anlamlandırmamıza yarar. Bu dünyalara bütün penceresinden bakmamızı sağlar. Ayrıca diğer bütün bilimlerin de temelidir, onları oluşturmaya yarar. Hukuk da felsefenin oluşturduğu bilimlerden biridir. Hukukun sorunlarını arayan ve bu sorunları anlamlandırmaya çalışan ise hukuk felsefesidir.
    Felsefenin tanımını net bir şekilde yapmak mümkün olmadığından hukuk felsefesinin de tanımını da net bir şekilde yapmak zordur. Hukuku bir bütün olarak ele alan, hukuki sorunları felsefe tarzına yansıtan felsefenin dalı hukuk felsefesidir. Hukuk Felsefesi hukukçulara; sorunları felsefe bilgisiyle çözmeyi, bu soruları yanıtlayabilmek için oluşturulan felsefi söylemleri eleştirel bakış açısıyla düşünce süzgecinden geçirebilmesini sağlar. Ayrıca medeniyet tarihiyle yaşıt olan hukukun günümüze kadar nasıl oluştuğunu her bir dönemde yanıt aranan hukuki sorunlara bakarak anlamamızı sağlar.

  5. FELSEFE NEDİR ? NE İŞE YARAR ?
    Felsefe, dünyayı, insanı, bilgiyi, varlığı, ahlakı ve gerçekliği anlamak için kullanılan düşünsel bir disiplindir. Felsefe, düşünceleri, inançları ve kavramları sorgulama, eleştirel düşünme ve yargılama becerilerini geliştirme sürecidir.
    Felsefe, doğru ve yanlış, iyilik ve kötülük, gerçeklik ve varlık hakkındaki fikirlerimizi geliştirmemize yardımcı olur ve hayatımızdaki sorunlarla başa çıkmak için bize yararlı bir araç sağlar. Ayrıca, felsefe, eleştirel düşünme ve tartışma becerilerimizi geliştirir ve bir konuyu her açıdan değerlendirme yeteneğimizi artırır.
    HUKUK FELSEFESİ NEDİR ? NE İŞE YARAR ?
    Hukuk felsefesi, hukukun doğasını, kaynağını, amaçlarını, etiğini ve değerlerini inceleyen felsefi bir disiplindir. Hukuk felsefesi, hukukun ne olduğuna, nasıl çalıştığına ve ne yapması gerektiğine dair temel soruları ele alır.

    Hukuk felsefesi, farklı hukuk sistemleri, yasal teoriler ve düşünceler hakkında tartışmalar yürüten bir alandır. Bu alanda çalışan felsefeciler, hukukun kaynaklarını (örneğin yasa, teamül, içtihat vb.), hukukun amacını (örneğin adalet, özgürlük, güvenlik, kamu düzeni vb.) ve hukukun toplumsal ve ahlaki boyutlarını (örneğin insan hakları, özerklik, özgürlükler, eşitlik vb.) tartışırlar.

    Hukuk felsefesi, hukukun doğasını anlamak için felsefi kavramları ve argümanları kullanır. Bunlar arasında örneğin; hukukun normatif doğası, hukukun etik ve siyasi arka planı, hukukun insan davranışlarını nasıl düzenlediği, insan hakları gibi konular bulunur.

    Hukuk felsefesi, hukuka eleştirel bir analiz yapmak ve hukuk sistemlerindeki eksiklikleri veya hukukun amaçladığı ancak yerine getirmediği durumları tespit etmek için kullanılır. Bu alan, hukukun toplumsal, siyasi ve ahlaki boyutlarını anlamak ve hukukun insan yaşamındaki rolünü sorgulamak için önemlidir.

    Bununla birlikte, hukuk felsefesi pratik bir uygulama alanı değildir. Ancak, hukuk felsefesi farklı hukuk sistemleri, yasal teoriler ve düşünceler hakkında tartışmalar yürüten bir alan olduğu için hukuk pratiği için önemlidir.

  6. felsefe var olanla ilgilenir. felsefe bilginin bilimsel olarak araştırılmasıdır. felsefe kavramların ne olduğunu açıklar. felsefe yapabilmek için insanların aklını özgürce kullanmaları gerekmektedir bazı arayış ve deneyimler sonuçsuz kalsa da düşüşlere rağmen arayıştan hareket etmekten ve deneyimden kaçınmamak gerekir çünkü sonuçlarını göze alarak ilerleyenler sonunda doğruyu öğreneceklerdir. insanlar aklını kullanma konusunda yetersizdir bu yüzden insanlara aklını kullanma konusunda fırsat verilmelidir. bağımsız özgür düşünme aslında insan için bir ödevdir. felsefe yapabilmek için temelde özgürlük gerekir. felsefe bir bilgi alanının ya da bilimin temelini oluşturan ilkeler bütünüdür. felsefenin diğer adı düşünbilimdir burdan da felsefenin temelinin düşünmeye dayandığını söyleyebiliriz. felsefe kendi özüne ulaşma, egolardan sıyrılma ve sorunlara yaratıcı çözümler bulma gibi çoğaltabileceğimiz bir çok konuda avantajlar sağlar. hukuk felsefesi hukuka dair kuramlar geliştirir. kelimelerin anlamını inceler. hukuk felsefesi bireylerin birlikte iyilikleri için hukukun temel prensiblerinin adil olmasına zemin hazırlar. hukuk felsefesi hukuka dair temel problemler üzerinde durur. hukuk felsefesi, felsefenin bir dalıdır. kısaca insanlar aklını özgürce kullanıp felsefe yapabildikleri sürece felsefenin hayatımıza bir sürü katkısı vardır.

  7. İnsanları diğer canlılardan ayıran en belirgin özelliği karmaşık ve soyut biçimde düşünme yeteneğine sahip olmasıdır. Bu sayede, insan, çevresindeki maddi varlıkları ve olup biten olayları anlamlandırabilmenin yanı sıra, varoluşsal veya epistemolojik sorulara da cevap arama ihtiyacı duyabilmektedir. İşte felsefe, bu ihtiyaçlar ışığında, eleştirel bakış açısıyla ve öznel biçimde gerçekleştirilen düşünsel faaliyetlerdir.

    Etimolojik olarak “bilgelik sevgisi” anlamına gelen felsefe, kişiye mevcut bir verinin veya görünenin ötesine geçmek için gereken sorgulayıcı motivasyonu sağlar ve bu doğrultuda, felsefi düşünce tüm bilim dallarının ortak atası olarak kabul edilir. Bununla birlikte, günümüz modern toplumlarının pozitivist düşüncenin yoğun etkisi altında olduğu için eğitim ve hukuk gibi kurumlar objektiflik iddiası üzerinden şekillendirilmektedir. Örneğin, dogmatik hukuk anlayışı çerçevesinde, mevcut hukuk kuralları maddi boyutuyla irdelenmekle birlikte, söz konusu normlar sübjektif değerlendirmeye pek konu olmazlar. Bu da o alanı siyasal iktidarların etkisine açık hale getirerek toplumda belirli bir zümrenin egemenlik kurmasını kolaylaştıran araçlar haline getirebilmektedir.

    İşte bu noktada hukuk felsefesi devreye girer ve bir toplumda mevcut hukuk kurallarının doğruluğu/yerindeliği üzerine eleştirel ve sübjektif bir bakış geliştirilmesine yardımcı olur. Böyle bir bakış açısına sahip olmayan toplumlarda adalet duygusu törpülenebilir ve o devletin daha ziyade “kanun devleti” olarak adlandırılma olasılığını yükseltir.

  8. felsefe var olanların varlığı kaynağı anlamı ve nedeni üzerine düşünme ve bilginin bilimsel olarak araştırılmasıdır. felsefe bir kavramının ne olduğunun açıklanması ve belirtilmesidir. felsefe yapabilmemiz için aklımızı kullanmamız gerekmektedir. bunun için aklını kullanma cesaretini göster denilmiştir bu aydınlanmanın bir parolasıdır. insanoğlu aklını kullanma konusunda yetersizdir çünkü ona böyle bir fırsat verilmemiştir. ruhlarını zihinlerini kendi başına işleyip kullanabilen pek az kişi vardır bunlar şanslı olan kesimdir. bağımsız özgür düşünme aslında insan için bir ödevdir aydınlanma için özgürlük gerekir. yani felsefe yapabilmek için temelde özgürlük gerekmektedir. felsefe bir kavrama yüklenebilecek temel özellikleri onu o yapan özsel nitelikleri dil yoluyla ifade etmedir. aristotelese göre özün ortaya konmasıdır. aklını kullanabilen bir vatandaş hukuk ya da herhangi bir konuda irdeleyerek doğruyu yanlışı ya da olması gerekeni bulabilir. çağlar bilgilerini genişletip yanılgılarını düzeltip aydınlanmalıdırlar işte bu da felsefe bilimiyle olur. hukuk felsefesi hukuka hukuk sistemlerine geçerliliğe ve benzerlerine dair kuramlar geliştirir. kelimeleri anlamı ya da kullanımına dair bir incelemeye girişir. hukuk önermesi bir norm bildirir. hukuk felsefesi hukuk biliminin değil felsefenin bir dalıdır. felsefe bütün biçimlerinde daima insansal varoluşun temel sorunlarıyla uğraşır kısaca felsefede aslolan önemlidir. felsefede akıl önemlidir.

  9. Felsefe bizi tek göz odadan kurtarıp dünyayla tanıştıran düşünüş biçimidir.İnsanlar doğdukları zaman zihinleri adeta bir ‘tabula rasa’dır.Bu boş levhayı şekillendirip dolduran şey ise içinde bulunmuş olduğu ortamdır.Bu ortam ailemiz,okulumuz,arkadaş çevremizi içine alan geniş bir küme olsa da su götürmez bir gerçektir ki en çok ailemizden etkileniriz.Çünkü onların fikirlerine ilk maruz kaldığımız zaman onların fikirlerini çürütebilecek bir antitezimiz yoktur ve onların doğrusunu kendi doğrumuz olacak şekilde alıp özümsemeye çalışırız.Felsefe ise tam da bu noktada hayatımıza girer.Bizi çekip kurtarır ve yeni düşüncelerle tanıştırır.Önümüze yeni yollar açar.Bu yeni yolları keşfederken kendi benliğimizle de zıt düşmeler yaşayabiliriz ama gün sonunda kalkıp yola devam etmeyi seçeriz(Devlette bahsedilen en sonda güneşi görmek aslında )
    Felsefe yolda olmaktır.
    Hukuk felsefesi ise toplumun içinden doğan hukuk kurallarının doğuş anını hissettirmeye çalışan felsefenin bir alt dağıdır.
    Hukukçu hukuk normunun doğuş anını hissedip anlarsa hem toplumu analiz edip neye ihtiyacı olup olmadığını anlar hem de kanunkoyucunun neden böyle bir norm koyduğunu daha iyi kavrar.

  10. Felsefe insansal varoluşun temel sorunları ile uğraşır.
    Felsefede asıl olan önemlidir. Felsefe tekil olanla ve tekil olanların çokluğuyla değil, bütün ile ilişkiler ağı ile temel olan ile ilgilenir. Felsefenin işlevleri; 1)Felsefe bilme ihtiyacını karşılar. 2)Felsefe eleştirel bakış açısı kazandırır. 3)Felsefe, insanı insan olma bilincine ulaştırır. 4)Sistemli, doğru, önyargısız ve saygı duyarak düşünmeyi öğretir. Felsefenin üç temel disiplini vardır: varlık bilim, bilgi kuramı ve varoluşçuluk. Bu disiplinlerden her birine bir tutum karşılık gelmektedir. Her birinin kendi çağı vardır. Felsefenin, hukuk felsefesinin konusu varlığın ve dolayısıyla hukukun bütünüdür. Hukuk felsefesi hukuk biliminin değil, felsefenin bir dalıdır. Hukuk felsefesi, felsefenin diğer dallarından daha özel olduğu için değil, aksine hukuki temel sorunların, hukukun ilkesel problemlerinin felsefe tarzına yansıtılması, bu tarzda tartışılması ve mümkün olduğu ölçüde yanıtlaması nedeniyle ayrılmaktadır.Hukuk felsefesi hukuk bilimi değildir, hukuk dogmatiği değildir. Hukuk felsefesinin amacı hukuki etkinliği anlamaktır.

  11. Felsefe, bilginin kutsal ya da kutsal olmayan kaynaklara dayansa dahi merak etmek ve “sevgi” kapısını insanoğluna aralayan özgürlüktür.
    Hukuk, devlet ve sosyal yapı filozoflar tarafından sıkça sorgulanan konular olmuştur. Platon “insanın yaşaması gereken hayatı nasıl bir devlet (toplum) yapısında gerçekleştirebileceği” sorusu üzerinde durmuştur. Platon Devlet isimli eserinde bir Mağara Metaforu üzerinde durmuştur. Bu mağarada zincirlenmiş üç insandan bahsedilmektedir. Doğuşlarından itibaren bu mağarada mahsur kalan üç insan mahsur kaldıklarından bir haberdir. Sadece gölgelerinden bilgiye ulaşmaktalardır. Tek gerçeklikleri gölgeleri ve kendi sesleridir. Aralarından biri zincirlerini kırmayı başarır ve keşfetmeye başlar. Mağaradan çıkmayı başarır ve gözleri ışıktan acımaya başlar. Daha sonra gözleri ışığın verdiği acıya alışır ve etrafa bakmaya başlar. Mağaranın dışında da bir hayat olduğunu görür, akarsuda kendi yansımasını görür ve gölgeden farklı biri olduğunu keşfeder. Hemen arkadaşlarına söylemek için mağaraya döner. Arkadaşları delirdiğini düşünür ve zincirlerini kırmak, özgürleşmek istemezler. Zincire vurulmuş diğer arkadaşları öyle beklemek, gölge ve yankılarla ölmeyi yeğler. Metafora göre mağara toplumu, zincirlenmiş insan toplumun parçası bireyleri temsil eder. Geçici körlük bilgi keşfettiğin ilk anı, zincirini kıran insan da sorgulayan, bilgiyi seven insanı sembolize etmektedir. Haklılık ya da körü körüne bir suç gerçek olarak bir suç mudur? Bunları da sorgulamamız gerekir.
    Hürriyet ve bağımsızlık için düzen olmalıdır. Bunun için de hukuk felsefesi olmalıdır. Hukuk felsefesi hukukun mahiyetini inceler, son amacını, hukukun kaynağını ve hukukun evrimi sorunlarıyla ilgili araştırmalar yapar.
    Hukuk felsefesine göre hukukun tek amacı belli bir düzeni korumak ve onun meşruiyetinin devamını sağlamak için olmamalıdır. İnsan her zaman sorgulamalı ve doğruyu bulmalıdır. Bu hukuk ve kanunların gelişebilmesi için de önemlidir. Bu kanunları uygulayan devletlerin tutumuna karşı tavır alabilmek, dogmatik yaklaşmamak gerekir. Üzerinde bir baskı olmadan düşünülmeli, gelişilmeli ve karşı çıkılabilmelidir. Bu karşı çıkmak hukuk normlarına olabileceği gibi din kuralları gibi yaşayış biçimlerine karşı da gerçekleşmelidir. Bunların gerçekleşebilmesi için de felsefenin önemli bir yeri vardır. Felsefe yapmanın 3.bir kaynağı insanın aşamadığı, değiştiremediği şeyler üzerinedir. Buna verilebilecek en güzel örneklerden birisi de demokrasidir. Demokrasi aslında günümüzde insanların kendini bir yere ait hissedebilme çabasıdır. Diyelim ki büyük bir topluluğun siyasal görüşü belli bir düşünce üzerineyken bunun toplumda ve medyada yeri yoktur. Topluma kabul ettirilen, herkes tarafından kabul görmüş bir görüş vardır. Karşıt görüşte olan insanlar çoğunlukla kendilerini buraya ait olmak zorunda hisseder ve kendileri aslında çoğunlukta olsa bile bir anda dikte edilene sürüklenirler.
    Kurallar her zaman vardır. Bize kaygı veren şeyler aslında bizi körelten şeyler olabilmektedir. Toplumu yöneten ve ayakta tutan büyükler bilginin peşinden giden doğruyu arayan büyükler olmuştur. Hukukta, devlette böyle olmalıdır.
    FURKAN KUTAY YİĞİT 202151407 CU

  12. Hukuk; gayesi toplumun güvenliğinin sağlanması, toplumda adalet temelinin oluşturulması, eşitlik kavramına yaklaşımların sentezlenmesi vb. olan bir kurumdur. Hukukun uygulama alanı bulması ve gayesine ulaşması; ancak hitap ettiği toplumun ve dolayısıyla insanların ihtiyaçlarına, sorunlarına, bu alandaki arayış ve beklentilerine cevap verebiliyor olmasıyla; bunu, her türlü fanatizmden uzak ve akıl temelli normlarla sağlamasıyla mümkün olacaktır. “Felsefe” ile doğrudan bağdaştırılması neredeyse imkansız olan bu kurumu öncelikle felsefeyi tanımlayarak ele almak gerekir. Felsefenin; temelde bilgeliği, sorgulamaları, gerçekliği araştırma içgüdüsünü içinde barındıran bir kavram olduğu dikkate alındığında; hukuk kavramı ile olan ilişkisi daha net ele alınabilecektir. Hukuk felsefesi dendiğinde akıllara hukukun bir inceleme alanı olduğu fikri gelse de bu fikir isabetli olmayacaktır aksine bu terim; felsefe içerisinde kendine daha uygun bir yer bulacaktır. Zira hukuk; toplumun ihtiyaçlarına akılcı ve objektif normlarla cevap bulmaya çalışırken felsefe; insanın düşünce yapısından beslenir. Hukuk felsefesi tam da burada meydana gelir: İnsan adaleti hukuk ile sağlamaya çalışır; adalet arayışı ise insanın akıl ve ruh yapısıyla bağlantılı olarak ortaya çıkmıştır… Felsefenin bir oluşumu olan bu alanda; var olan hukuk ve ideal hukuk arasında oluşan bütün sorulara, tezatlara, ikircikli hallere cevap aranmaktadır, hukukun varlık sebebi insanın düşünce yapısından kaynaklanır, dolayısıyla felsefe hukuk ile dolaylı bir bağ kurmuş olur. Hukuk felsefesinin etkinliği ise sorgulananın apaçık izahı ile mümkündür(…)

  13. Felsefe, düşünce sanatı ve bilimidir. İnsan düşünmeye başladığından itibaren felsefe vücut bulmaktadır. Ontoloji, epistemolji, estetik, siyaset felsefesi, ve bilim felsefesi gibi alt inceleme dalları vardır. Doğru akıl yürütme teknikleriyle nosyonları aydınlatan bir bilim dalıdır. Toplumlara ve bireylere doğru düşünme, sorgulama teknikleriyle daha kalifiye fikirler elde ettirerek sorunlara ışık tutan ve çözümleyen yaklaşımı sayesinde mantık sağlar. Karanlıkta kalmış bir diğer açıdan da kimisinin varlığından haberdar olmadığımız fikirleri kavramları bize öğreterek entellektüel düşünceyi aşılar. Hukuk felsefesi ise hukukun değil felsefenin alt inceleme başlığıdır. Hukuki temel sorunları, ilkelerin yararlarını ve varlık sebebini irdeler. Hukuki normların sertliği ve netliğinin yeterli ve adil olup olmadığını, yasa koyucunların nasıl bir yolun direktiflerini izlemesi gerektiğine ışık tutar. Sadece koyulan kurallar, yasaklar ve cezalar yeterli gelmemektedir. Bunların doğru ve gerçekçi olup olmadığıyla, toplumun uygunluğuna olan eleştirisiyle hukukun uygululanmasında yardımcı olur. Hart’ın karşı çıkmasına rağmen şahsi kanaatimce gerekli gördüğüm tanımları yaparak bireyleri aydınlatır.

  14. Özünde felsefe, derin düşünmektir diyebiliriz. Temel konulardan kaynaklı soruların cevapları, akıl kullanılarak bulunuyorsa ama bilimsel bir veri veya deney ile cevaplanamıyorsa cevap, felsefe yoluyla bulunmaya uygun olabilir. Felsefe; doğruluk, varlık, değerler, gerçeklik gibi konularda araştırma yapar. Din felsefesi, epistemoloji, estetik, etik, mantık gibi dallara ayrılabilir; ayrıca fizik, matematik, psikoloji, siyaset bilimi gibi bilm dallarının da temelini oluşturur. Hukuk felsefesi ise hukukun ve hukuk normlarının işleyişini ve kaynağı olan ana düşünceleri açıklamaya çalışır. Felsefenin bir dalıdır. Hukuk felsefesinin araştırma konuları olarak hukukun kaynağı, amacı, hukuk düzeninin meşruiyeti ve işleyişi, ahlak ve siyaset, yargı sistemleri, cezaların suça uygunluğu ve adil cezalandırma gibi örnekler verebiliriz.

  15. Felsefe insanların gerçeği aramasına yol gösterir.İnsanların doğruyu bulmasına,insanların toplumların şuan ki bulunduğu yerden daha gelişmiş bir yere gelmesinde önemli rol oynar.Bu gelişmelerin olabilmesi için insanların sorgulaması eleştirel düşünebilmesi gerekir bu hareketleri de insanlar felsefeyle yaparlar.Hukuk felsefesi ise hukuk sisteminin insanlar için en adil en faydalı şekilde olmasını sağlamaya çalışmaktadır.Bu bakımdan hukuk felsefesi insanlar için adaletli olanı bulmaya çalışır.Hukuk sisteminin en iyi nasıl olmasını ve nasıl çalışması gerektiğini arar.

  16. Felsefe hakikatlerin aranışıdır. Felsefe bilimlerin ve sistemlerin temelini sorgular. Var olanları ve onların kaynaklarını bilimsel temellerini sorgular. Felsefe insana hakikati anlama konusunda yol göstericidir. Düşünce sistemlerinin çelişkisiz ve doğru bir temelde ilerlemesini sağlar.

    Hukuk felsefesi nedir? Bir işe yarar mı?
    Hukuk felsefesi dogmatik değildir. Hukukun ne olduğunu ve ne şekilde var olduğunu tartışır.Hukuki normları hukukun temel aldığı sistemin sınırları içinde kalmadan ele alır. Hukuk sisteminin dışına çıkarak sistemler arasındaki bütünsel ilişkiyi inceler yani tekil olanı ela almaz. Hukuk sisteminin temeli veya var olan sistemin temel sorunlarıyla ilgilenir.

  17. Platon’un mağara alegorisine göre; mağaradaki mahpuslar toplumu oluşturan bireyleri yansıtır ve toplumda yaratılan normlar ve algılar nedeniyle mahpus olmuşlardır. Zincirlenmeleri onlar için tek bir normal ve öğrenilmişlik yaratmıştır. Mahpusların görebildiği tek şey gölgelerdir ve bu gölgelere bakarak yeni çıkarımlar yaparlar, anlam atfederler ve sadece bu anlamlarla yaşarlar. Tamamen bir yanılsama içinde yaşanılır aslında, onlar için çoktan belirlenmiş bir yaşamda hepimiz için tek bir şeyi çağrıştıran bir nesne onlar için tamamen bir zıttıdır. Hakikate gerçeğe ve doğrunun örtüşmesiyle ulaşabiliriz ve aydınlanmamız gerekir Platon’a göre ve bu aydınlanma hiç bitmez. Bilinçlendikçe ve eğitim aldıkça zincirleri kırmaya başlayacağız. Eğitim bizim için en önemli aydınlanma yoludur, herkese eşit olması gerekir fakat uygulamada böyle değildir ve bu sebeple aydınlanamayanlar ile geride kalanlar karşımıza çıkar. Hukuk normları da geneldir ve herkese eşit uygulanır fakat bu uygulamada her zaman böyle olmayabilir ve adalet her zaman sağlanmayabilir. Doğruya ve gerçeğe ulaşmamız için normları yani o zincirleri kırmamız gerekir, tamamen objektif olmamız gerekir. Objektif olamazsak ve o zincirlere takılı kalırsak adalet terazimiz hassaslaşmaz çünkü hukuk bireylerin davranışıyla şekillenir. Hem Platon’un görüşlerine hem de diğer okuma parçalarına da göre; hukuk felsefesi de aslında içinde kesin çizgiler barındırmadığı ve içinde birçok kuram ve kavram barındırdığı için bizim için önemlidir. “Hukuk felsefesi neye dairdir?” makalesi bile bize hukuk felsefesi tanımının eleştirilebilir olduğunu ifade eder ve çeşitli bakış açıları ve kuramlarla yorumlar. Felsefe soru sormaktır ve hakikati aramaktır. Böyle olduğu için de yorumlara açıktır ve süreklidir, aydınlanma bu bakımdan hep sürer. Hukuk felsefesi de felsefenin bir alt dalı olarak genel kabul gören ve yaygın hukuk normlarını soru sorarak süzgeçten geçirmemize sebep olur ve toplumun gerçekleşmesini, hukukun gelişimini hedefler. Böylece de hukukçuları soru sormaya, çözüm üretmeye, tarafsızlığa, objektif yorumlamaya ve rasyonel olmaya iter.

  18. Felsefe; en geniş anlamıyla düşünme, anlama ve anlamlandırma çabası olarak ifade edilebilir. Felsefe; var olanın ardına, kaynağına, nedenine, niteliğine ulaşmak üzere gerçekleştirilen düşünsel bir etkinliktir. Yalnızca bununla kalmaz aynı zamanda ideale yaklaşma amacı taşır ki bu amaç bilinçli olmak zorunda dahi değildir.
    Platon’un mağara alegorisinde güneş, aydınlatma yönü ile bilme/düşünme olarak sembolize edilmiştir. Yine bu bağlamda bir benzetme ile felsefenin işlevini açıklayabileceğimiz düşüncesindeyim . Nasıl ki insan güneşe ihtiyaç duyuyor ve yokluğunda çeşitli hastalıklarla karşılaşıyor ise düşünme de yokluğunda çeşitli bireysel ve toplumsal “hastalıklar” yaratacak bir ihtiyaçtır. Felsefi düşünme süreci eleştirel düşünceyi ve farklılıklara saygı duyabilme yetisini de geliştirir. Bu kapsamda olmak üzere düşüneni biyolojik bir hayvan olmaktan çıkarıp “insan” olma niteliği kazandıran yegane unsur sorgulaması , mantık yürütmesi, felsefi düşünmesidir.
    Hukuk felsefesi bu düşünsel etkinliğin hukuk üzerine yapılmasıdır. Hukuk felsefesi hukukun dogmatik yönüyle değil onun niteliği, anlamı, gelişimi ve ruhu ile ilgilenir. Hukuk üzerine eleştirel düşünebilmek beraberinde ilerlemeyi de getirir ve böylece soyut nitelikli adalet kavramı ile mevzu hukuku birbirine yaklaştırır. Doğru-yanlış, müşterek yarar-zarar kavramlarını sorgular. Gerçeği araştırmak, sorgulamak becerileri kazandırır ki bu kendi toplumumuz dahil her toplumda ilerlemek için atılacak en önemli adımdır. Günümüzde, Türkiye’de mücadele ettiğimiz problemlerin çözümü de aslında burada yatmaktadır. Geçtiğimiz ay yaşadığımız deprem felaketi üzerinden örneklendirelim. Burada felaketin boyutunun bu denli yıkıcı olmasının sebebinin yalnızca doğal afetin kimliğinden kaynaklanmadığı kabul edilmelidir. Devletin, vatandaşlarının güvenliğini sağlama ödevi bulunmaktadır. Bunu sağlayabilecek bir sistem geliştirilmesi açısından da felsefe ve hukuk felsefesi hayati bir önem taşımaktadır. Ülkemizde yokluğu veyahut eksikliği on binlerce insanın hayatına mal olmuştur. Hukuk yalnızca normatif kurallar bütünü olarak algılanmamalıdır, olması gereken boyutu da göz önüne alınmalıdır. Bunu gerçekleştirecek araç da felsefedir. Hukukçuların; dogmalara bağlı kalıp yalnızca normların uygulayıcısı olmaktan öteye geçerek felsefi düşünme, ardını görebilme, anlayabilme, bağlantı kurabilme yeteneğini kullanması ve bundan sonra bu bilinçle hareket etmesi gerekmektedir. Toplumun bilinçlenmesi, devletin işlevini yerine getirmesi ve yargı etiğinin sağlanması da bu sorgulama ile olacaktır. Hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesi ve sürdürülebilirliği bütün bunların sonucu olarak gelişir. Hukuk felsefesinin işlevi de burada ön plana çıkmaktadır.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s