9. Hafta Hukuk Felsefesi Konusu

Bu hafta derste etik teoriler anlatılacak ve hukuk ile etik arasındaki ilişkiye değinilecektir.

3 etik anlayışa (yararcı/ Benthamcı, deontik / Kantçı ve erdem etiği /Aristo’ya) ilişkin makalelerin okunması gerekmekte olup, reaksiyon paragraflarının 3 Mayıs Çarşamba günü saat 18:00’e kadar gönderilmesi gerekmektedir.

“9. Hafta Hukuk Felsefesi Konusu” için 18 yorum

  1. Bentham’ın etiğe bakış açısının en temelinde fayda ilkesi yatmaktadır ve bu ilke herhangi başka bir ilke yahut kural ile açıklanamayacak kadar temele dayanır ve güçlüdür. Bu bana Kelsen’in TEMEL NORM’unu anımsatıyor. Tıpkı Kelsen gibi Bentham da bir şeylerin en temeline bir ilkeyi koyuyor ve bu ilkeye izahat getirilmeye çalışılmasını beyhude bir çaba olarak yorumluyor. Bentham için bu fayda ilkesi hep var olan, hiçbir şeyle izah edilemeyecek ancak birçok şeyin izahında dayanak olarak kullanılabilecek bir varlığa sahip. Basit bir matematiksel yol izlenerek fayda ilkesinin izahtan vareste olduğu anlaşılabilir; bir eyleme hangi soruyu sorarsanız sorun, bütün sorgulamalar nihayetinde fayda teorisinde cevap bulur ve daha ileri gitmek imkansızdır diyor aslında ve bu söylemleriyle sezgici etik teorileri bir kenara bırakıyor Bentham. Peki gerçekten insan doğası iki efendinin (acı ve haz) elinde midir? Yoksa Bentham etik bilimini var etmeye çalışırken ve temeline fayda ilkesini yerleştirmişken kendine bir dayanak aradığı için mi bunu söylemiştir? Acıdan uzaklaşmak ve hazza erişmek… İnsanlığın yegane amacı bu mudur? Bentham haklı ise acının ve hazzın tam ortasında kalan insanlar onun sınıflandırmasının neresindedir, insan doğasına aykırı bir haldeler midir? Bu beni düşündürüyor ve nasılsa bu fikre tam olarak katılmıyorum. Hazzı fayda ile örtüşür nitelikte tanımlıyor, bu da akıllara çok basit bir soruyu getiriyor fikrimce: Faydalı her şey hazza erişmek için yeterli midir, hazzın insana zarar verebilecek nitelikte ortaya çıktığı bir durum yok mudur? Elbette var. Mutsuzluğu, acıyı göze alarak birtakım eylemlerde bulunan insanlar tanıdım. Bentham işte o insanları psikolojik ve etik değerlendirmelerinde yok sayıyor gibi geliyor bana. Bütün bunları bir kenara bırakıp Felicific Calculus’u değerlendirdiğimde ise kafamda bambaşka bir eleştirel düşünce beliriyor: İnsanın her durumda acı ve haz arasında bir sınıflandırma yapabileceğine, hazzın ağır bastığı eylemi tercih etme farkındalığına sahip olabileceğine nasıl inanıyor? İnsan doğasını ve psikolojisini yeterince yorumlamadığını başkaca ispata lüzum görmüyorum. İnsan, ortalama düzeyde makul bir insandan söz ediyor dahi olsam, her zaman sağlıklı ve kendi çıkarına olan kararlar veremiyor. Bazen acı ve hazzı sınıflandırmak ve iki eylem arasında hangisinin menfaate, hazza, faydaya yönelik olduğunu ayırt etmek mümkün olmayabilir. Bu bağlamda Aristo’nun hazzın devinim olmadığı ve anlık olduğu; hazzın mutluluğa eşit olmadığı, mutluluğun başlı başına bir varlığının olduğu ve hazzın onu tamamladığına dair savunusunu yerinde buluyorum. Ayrıca katıldığım bir görüşü de hazzı ya da acıları iyi yönde kullananların iyi, kötü yönde kullananların ise kötü olacaklarıdır. Aristo’nun etiği bir bilim olarak ele almayışı, etiğin değişimi muhtemel olan insan davranışlarıyla yakın ilişkide olmasından kaynaklanıyor ve bu tespiti de ziyadesiyle yerinde buluyorum. İşte bu yüzden Bentham’ın ifade ettiği gibi etiğin bilimsel ve niceliksel bir yansımaya sahip olması ne kadar rasyonel bir düşüncedir sorgulamasını yapmaktan geri duramıyorum. Bentham’ı eleştirmeye devam etmek güç değil fakat makaleler arasında aklımı kurcalayan bir isim daha var; Kant. Kant’ın etiğin sürdürülebilirliğini Tanrı’nın varlığı inancına bağlıyor olması üzerine düşünüyorum: Tanrı’nın varlığı ahlakiliğin ve etiğe uygun düşen davranışın uygulanmasının bir önkoşulu mudur, Tanrı’nın varlığını sorgulamak etik ödevleri yerine getirmede bir sendelemeye mi sebep olacaktır? Teolojik bir yaklaşımın felsefi değerlendirmesini yapmak dahi insanı; sorgulamaya, sorular Tanrı’nın varlığına dair iyi ya da kötü bir zanna sürükleyebiliyor. Tanrı’nın varlığına olan inancını yitirmiş bir insanın ahlaki ödevleri bileceği fakat uygulamayacağı gibi genel bir kanıya varılabiliyor olması bana yine insan kavramının ve doğasının tam olarak anlaşılamadığını gösteriyor(…)

  2. Ahlaka dair birçok teori mevcuttur. Bu teoriler İlk Çağdan beri vardır ve zamanın , dönemin anlayışına göre şekil almıştır. Antik Yunan’da filozoflar ahlakı dünya yani gözlemlenebilir olan üzerinden açıklamaya çalışmıştır. Ahlakın ne olduğu konusunda birçok farklı görüş vardır. Antik Yunan’da iyilik, mutluluk, erdem , haz kavramları ile ahlak incelenmiştir. Orta Çağ’da ise dönemin şartları dolayısıyla metafizik kavramlar ön plana çıkmıştır. Ahlak Tanrıya uygun olduğu ölçüde doğru kabul edilmiştir. Antik Çağ’da nasıl insan doğuştan iyi sayılıyorsa Orta Çağ’da da insan doğuştan kötü sayılıyordu ve Tanrı en üstün iyi ve ahlaklı olanı temsil ediyordu. Kant’ın anlayışıyla bu bakımdan benzerlik taşır. Kant da ahlakı metafizik temelli açıklar. Özgürlük , ölümsüzlük , Tanrı kavramları üzerinden ahlakı açıklamaya çalışır. Kant’a göre kuralların kaynağı insan aklıdır. Kişi eylemi içinden gelen sese göre hareket ederek yapıyorsa davranışı ahlaka uygun bir davranıştır. Akıl ile iradeyi yöneterek kişi ahlaklı davranışa ulaşır. İnsanda bu iç hareketliliği sağlayan güç ise saygı duygusudur. Bentham’ın ahlak anlayışı ise tamamen farklıdır haz ve acı duyguları onun ahlak anlayışının kurucu unsurlarıdır. Fayda ahlak anlayışında amaçlanandır. İnsan acıdan kaçınarak ve haz duygusunu arttırarak faydaya ulaşır ve bu da mutluluğu getirir. Felicific Calculus mutluluğu sağlarken izlenilen yoldur. Günlük hayatta insanlar farkında olmadan bu yolu fazlaca kullanır. Ahlak hakkında fazlaca teori olsa da her insanın kendine özgü bir ahlak anlayışı vardır . Her teorinin doğru yönleri olduğu kadar yanlış yönleri de vardır çünkü ahlak kişinin içselleştirdiği değerlerin davranışa yansımasıdır. Bu değerler de her insanda farklıdır. Hukukta da hukuk uygulayıcıları karar verirken yürürlükte olan kurallar yanında kendi ahlak anlayışlarına uygun karar vermelidir. Ancak her ne kadar ahlak göreceli olsa da insan haklarına saygı her ahlak anlayışında önemli yer tutmalıdır bu insan olmanın bir gereğidir.

  3. Aristoteles’in etik bir erdem anlayışına sahip olduğu açıktır, Merkezinde ‘Erdem’ yatmaktadır, biçimsel bir çerçeve izlemektedir, bu bağlamda gördüğümüz gibi Aristo etiği davranışlarla ilgilenmekte, iyinin-kötünün, doğrunun-yanlışın neler olduğunu aslında akıl ve etik yoluyla çözümlenebilir bir yol olduğunu göstermiştir. bunlar akıl yoluyla aşılabilecek durumlardır, çünkü bu kavramlar kişiden kişiye farklılıklar gösterebilmektedir.
    Aristo aslında hazzın değil, aklın kullanılması gerektiğini savunmuştur.
    Bizi aslında mutluluğa götürecek eylemler erdemli eylemdir ifadesine de vurgu yapmıştır.

  4. BENTHAM ETİK ANLAYIŞI
    Aslında Aristo’nun karakter etik anlayışından sonra daha toplumsal olan bir etik yaklaşımı olarak karşımıza çıkmaktadır. Burada Bentham etiği bir bilim yapma yolundadır ve kendisine metot olarak gözlemi seçmiştir. Çünkü toplum ancak gözlemlerle tanınabilir diye düşünmüştür. Etik kavramını ahlakilikten sezgiden içgüdülerden arındırmak adına ona sağlam bir temel oturtma yolundaki ikini adımı teorisinin esası olan FAYDAdır. Etik anlayışı yararcılık ve faydacılık olan Bentham etiği tanımlarken ’mümkün olan en fazla insanın, mümkün olan en fazla mutluluğu’ fayda ilkesini de tanımlamaktadır. Faydacılık prensibinin ölçülmesini niteliksel değil de niceliğe göre yapılması bana göre de yanlış geldi. makalede de eleştiri olarak yapılan bir konuydu ve bende bunun yanlış olduğunu düşünmekteyim. Nitekim haz veren bir olgunun nicelik olarak hesaplanıp ona göre uygulanması gayriahlakilik doğurabilir. Bunun önünü kesmek için bir ilke olması gerekiyordu. Eğer benthamın etik anlayışı ile olaylar karşısında seçim yapmak zorunda kalırsak örneğin; organ nakli bekleyen 5 hasta var diğer tarafta da ölümü kesin olan bir hasta , ölümü kesin olanın organlarını 5 kişinin hayatını kurtama adına alıp daha önce ölmesine sebep olmak faydacılığın niceliksel ölçütüne göre etik olabilir. Burada verilecek hazzın miktarı ile acının miktarı faydayı bize veren ölçüttür. Bu haz ve acı ölçütü aslında başta söylediğim benthamın faydacı etik anlayışının toplumsallığının önününe geçerek bireyselleştirilmesinin yolunu da açabilir. Mesela bir insanın yaşadığı öfke duygusu ile başka birinden bu öfkeyi çıkartması onda bir haz uyandırabilir bu da onu ahlaki bir eylem yapabilir. Bu hazza ulaşma ve haz duygusunun bir sınırı olmadığı açıktır çünkü insanların çoğu hazzın peşinden gider -acıyı seven insanlarda vardır- yani bireylerin menfaatleri ve hazları toplumun menfaatini geçebilir diye düşünüyorum. O yüzden faydacı etik anlayışının eleştirilecek noktaları olduğu görüşündeyim.

  5. Kant’a göre insan bilgiyi içinde taşıyan, eylemde bulunan bir varlıktır. Kant bir ahlaki teori oluşturmuş ve oluşturduğu bu etik, tanrıya, ruhun varlığına, özgürlüğe ve ölümsüzlüğe inanmayı söylemiştir.
    Kant’ın 3 temel idesi vardır: tanrı, ölümsüzlük, özgürlük.
    Salt aklın kritiği eserinde ‘neyi bilebiliriz?’ sorusunu soruyor. Bu eserinde bu 3 ideyi değerlendiriyor, değerlendirmesi sonucunda bunların deneyden uzak ve teorik akıl ile bilinemeyeceğini, anlaşılamayacağını söylüyor.
    Ardından bu 3 temel idenin ahlaksal olarak büyük bir değeri olduğuna inandığı için 2. kritik eseri olan ‘pratik aklın kritiğini’ ele almıştır.
    Tanrı, ölümsüzlük idelerini yine teorik olarak değerlendirebilirsek de özgürlük kavramı tamamen pratikte karşımıza çıkabilecek bir şeydir benim kanımca..
    Kant, insanın, başıboş davranışlarının, canı ne isterse onu yapmanın özgürlük olmadığını, aklın kanunlarına uymak zorunda olduğunu söylüyor. Kişinin sorumluluğu çerçevesinde özgür olduğunu savunuyor. Bir şeyden sorumlu olmamız için o şeyi yapma veya yapmama gücüne sahip olmamızı özgürlüğe bağlıyor.
    Yani sorumluluk gerektiren halleri, durumları irademiz dahilinde yapabiliyor olmamız özgür olduğumuz anlamına geliyor.
    Yine özgürlüğün bilincine varmayı ahlak yasasına bağlıyor. Kant’ın ahlak ile bağdaştırdığı en önemli kavramlardan biri tanrıdır.. Kant kendi zamanına kadar savunulmuş olan teolojik ahlakı reddetmiş ve ahlaktan tanrının varlığına geçen bir ahlak teorisi kurmuştur.

    kategorik buyruk insanların birbirleri arasındaki saygıyı birlik ve beraberlik hazırlar, Kant’a göre ulaşılacak amaç ‘en yüksek iyidir’ ve kategorik buyruk insanları en yüksek iyiyi istemeye zorlar. bu ‘en yüksek iyi’ ancak tanrının varlığı ile var olabildiğinden tanrının varlığını kabul etmek zorunludur diyor.
    Kant erdem konusunu mutlu olmak ile değerlendiriyor. Erdemli olmak en yüksek iyidir diyor.
    Mutluluk ve ahlaklılığı en yüksek iyinin iki ayrı kavramı olarak değerlendirerek, ahlak kanununa ne kadar uyulursa uyulsun dünyada mutluluk ve ahlaklılık arasında zorunlu bir ilişki kurmayı düşünmenin mümkün olmadığını söylüyor.

    Bentham- faydacılık
    ‘mümkün olan en yüksek sayıda insanın, mümkün olan en yüksek miktarda mutluluğu’…
    Teorisini 3 düşünce üzerine kurmuş:
    – Geleneksel İngiliz empirizmi
    – David Hartley’in çağrışımcı psikolojisi
    – Kendisinden önceki faydacı filozofların düşünceleri
    Bentham’ın tek bir amacı var o da saf mantıksal gerçekler üzerine kurulmayan, birer illüzyondan ibaret olan diğer etiklerin aksine gerçek amaçları olan bir etik bilimi kurmaktır.
    Bentham ahlak alanının Newton’ı olmaya soyunmuştur.
    Bu yaratmaya çalıştığı yeni etiğin önce sınırlarını belirlemiş, sonra metodu araştırmıştır. Ve kendisine bu anlamda yol gösterecek metot olarak gözlem metodunu seçmiştir. İnsan hayatının gözlemlenmesini temel almıştır.
    Şimdi asıl konu olan etiğin temeline bakacak olursak, Bentham temel düşüncesine ‘acı ve haz’ kavramlarını yerleştirmiştir. İnsan davranışlarının da bu kavramlar ölçüsünde yönlendirildiğini söylemiştir.
    Haz, iyidir. Acı, kötüdür. İnsanın hayatında hazzı destekleyen şeyler iyi, acıyı destekleyen şeyler kötüdür.
    Bentham bir yol haritası modeli ortaya çıkarmıştır: felicifis calculus.
    Buna göre kişi yapacağı eylemler arasında niceliksel olarak karşılaştırma yapıyor. İki şey arasında seçim yapacağı zaman kendisine daha çok haz verecek olanı (ve daha birçok ölçüte göre) diğeriyle karşılaştırarak ve sonra da kendisine acı verecek olanı hazdan düşerek seçim yapıyor…
    Bu makaleyi okurken, Bentham görüşleriyle bana çok yakın geldi, yöntemini çoğu zaman uyguladığımı fark ettim.. Yapılan eleştirilerden:
    ‘Bentham’ın felicific calculus’unun insanların tüm eylemlere haz temelli yaklaştığını varsayması’ ,
    ‘İnsanların karakter ve kişilik özelliklerini yok sayması’ ,
    konularında katıldığım noktalar var.
    Bentham, bireyin hazzı arzulamanın zorunlu ahlaki bir görev olduğunu savunuyor.
    Bir kere sürekli hazzı destekleyen şeyleri yapmak insana aynı zamanda acı da verebilir. Makale de verilen bir örnekte kişinin pahalı bir havyar yemesi veya normal aperatif yemesi karşılaştırıldığında havyar yemesinin ona daha çok haz vereceği sonucu çıkıyor ancak yöntem doğrultusunda kişinin görgüsüz bir davranış sergileyeceği için normal aperatifi tercih etmek zorunda kalıyor.
    Bu olay aslında haz arasında bir seçim gibi görünse de aslında kişi orada o havyardan yiyemediği için kendi içinde bir elem, azap, üzüntü duyuyor olabilir. Ona haz değil acı veren bir durumdur.
    İkinci katıldığım eleştiri de yine aynı kapıya çıkıyor…

  6. Kant, çoğu insanın yaptığı “koşullu buyruk” terimine karşıdır. bunu ahlaksızlık olarak görür. gerçek ahlak “koşulsuz buyruk” ile harmanlanmalıdır. Yani eğer bir şeyi sadece nasıl hissetiğinize dayanarak yaparsanız bu hiçbir biçimde iyi bir eylem olmaz. yani diyelim ki yardıma muhtaç bir kedi gördünüz o kediye acıdınız ve yardım ettiniz bu Kant’a göre gerçek bir ahlaki davranış değildir. kediyi gördüğünde ona karşı tiksinti hisseden ancak ödevi olduğu için yine de ona yardım eden biri Kant’ın gözünde şefkatle eyleme geçen birinden daha ahlaklı biri olacaktır. bunun sebebi tiksinti duyan kişinin açıkça ödev duygusuyla hareket etmesidir. Çünkü duyguları onu ihtiyacı olan kediye yardım etmemesi yönünde cesaretlendirecek tam tersi yönde davranmaya itecektir.

    Bentham ise ayrıca hakların ve hukuki ödevlerin varsayımsal olduğunu, hukuki emirlerle davranışların birleşmesinden doğduğunu iddia etmektedir. Bununla birlikte bu kavramların pratik bakımdan kullanışlı olduğunu belirtiyor.
    Jeremy Bentham’a göre ahlak yasalarının amacı olabildiğince çok insanın mutlu olmasını sağlamaktır. amacı mutlu olmak, acıdan uzak durmaktır.

    Teorik olarak kesinlikle Kant’ın ahlak anlayışına katılıyorum. Lakin uygulamada ise Bentham’ın ahlaki anlayışının daha faydalı olacağını düşünüyorum.

  7. Etik,iyi ve doğru davranış nedir ölçütleri nelerdir sorularıyla ilgilenir.3 tür etik anlayışı vardır.Birincisi Aristo’nun erdem etiği anlayışıdır.Aristo insanın en temel amacının toplum içinde erdemli yaşamak olduğunu söylemiştir.Aristoya göre belli bir etik anlayış yoktur her somut olaya göre etik davranışlar değerlendirilmelidir.Ve Aristoya göre akıl sahibi olmak erdemli olmanın koşuludur.Yani küçük veya kısıtlı bir bireyin davranışını kötü veya iyi olarak değerlendirmez.Ayrıca kişi zordaysa ,özgürlüğü ,iradesi yoksa ondan erdemli davranış beklenemez.Bu görüşe ben de katılmaktayım çünkü bir insan davranışının iyi veya kötü olarak değerlendirmemiz için öncelikle o insanın özgür ve akıl sahibi olması gerekir. Aristo etik anlayışında altın orta kavramı vardır . Altın orta kavramına göre, herhangi bir davranışta aşırılıklardan kaçınmak ve uygun bir dengeyi bulmak, erdemli bir yaşamın temel koşullarından biridir. Örneğin, cesaret erdemli bir davranıştır, ancak aşırı cesaret göstermek kibirli ya da tehlikeli olabilir.Bentham etik anlayışına faydacı etik anlayışı da diyebiliriz.Bentham’ın görüşüne göre bir eylemin ,davranışın iyi olup olmadığı,etiğe uygun olup olmadığı bu davranışın ortaya çıkardığı sonuca bakılarak öğrenilir. İnsan doğasının iki efendinin yönetimi altında olduğunu söyler bunlar acı ve hazdır.Eylemler, toplumun mutluluğuna daha fazla katkıda bulunuyorsa, o eylemler doğru eylemler olarak kabul edilir. Ona göre, hukuk, toplumun en büyük mutluluğuna hizmet etmek için tasarlanmalıdır. Hukukun amacı, insanların haklarının korunması ve toplumun refahının artırılmasıdır. Bu nedenle, hukukun, toplumun mutluluğuna katkıda bulunmayan yasaları olmamalıdır.
    Bentham’ın etik anlayışı, sonuç odaklı bir yaklaşıma dayandığı için eleştirilmesi kolay bir anlayıştır.Özellikle faydacılığı esas alırken niceliksel değerlere bakması belli kaygıları ortaya çıkarabilir .Örneğin çoğunluğun mutluluğu için azınlıkların haklarını ihlal edebileceği ve özgürlükleri kısıtlayabileceği konusunda bir eleştiri getirebilirim.Çünkü bazı faydaların, hakların tamamen niceliksel değere tabi tutulması mümkün değildir.Bentham’a göre herhangi bir eylemin ahlakiliği o eylemin sonunda çıkacak olan haz ve acıya göre belirlenmelidir.Fakat bu haz ve acı kişilerin sayısına göre değerlendirilmektedir.Bir eylemin ahlakiliği için niceliksel faktörlerin esas alınmasının doğru olduğunu düşünmüyorum.Bentham’ın anlayışının hukuk devleti ilkesine ve eşitlik ilkesine aykırı olacağını düşünmekteyim.Bir kişinin hakları bir topluluğun haklarından daha değersiz değildir.
    Kant’ın etik anlayışının temelinde ödev anlayışı vardır.Eylemi başka sebeplerden ziyade sırf kendi vicdanımız için yapmaktır.Kant’ın görüşüne göre insanların içinde bir ödev duygusu(vicdan) vardır ve bir durumla karşılaştığımızda yapmalısın yapmamalısın şeklinde buyruklarla kendini belli etmektedir.Aslında eylemlerin doğruluğunu belirleyen şeyin niyetlerimiz ve eylemlerimizin arkasındaki motivasyon olduğunu savunur.Kant sadece iyi diye nitelendirilecek bir davranışı yapmanızla ilgilenmiyor bu davranışı başka saiklerle mi yoksa vicdani bir sebeple mi yaptığınıza bakar.Örneğin bulunduğunuz şirketin mali hesapları elinizde ve para kaçırabilirsiniz fakat kaçırmıyorsunuz çünkü yakalanacağınız durumda işten atılacağınızı biliyorsunuz.Kant bu durumda sizin davranışınızı iyi olarak nitelendirmiyor çünkü sizi kötü davranışı yapmamaya iten şey vicdanınız ve bu davranışın kötü olduğunu bilmeniz değildir.Kant’ın etik anlayışı özgür irade ve bireyselliğe dayanır.Bu üç etik anlayışına bakıldığında kendime en yakın hissettiğim anlayış Kant’ın etik anlayışır.Fikrimce insan haklarının korunmasında en başarılı olabilir etik anlayışı Kant’ın etik anlayışıdır.

  8. Yararcı, Benthamcı etik anlayışı, eylemlerin sonuçlarına göre değerlendirilmesi gerektiğini savunur. Bu anlayışa göre, bir eylemin doğru ya da yanlış olması bu eylemin sonuçlarına bağlıdır. Yani bir eylemin toplumsal yarar sağlayıp sağlamadığına, insanların mutluluğunu artırıp artırmadığına bakılır. Benthamcı anlayış, toplumsal yararı en üst düzeyde tutmaya odaklanır.
    Deontik, Kantçı etik anlayış ise, eylemlerin kendisine göre değerlendirilmesi gerektiğini savunur. Bu anlayışa göre, bir eylemin doğru ya da yanlış olması, bu eylemin kendisinde yatmaktadır. Kantçı anlayış, ahlaki yasaları benimsediğini ve buna göre hareket edilmesi gerektiğini savunur. Bu anlayış, bireylerin özgür iradelerine saygı duymayı ve insanların amaç olarak kullanılmamasını önemser.
    Erdem etiği, Aristo’ya göre ise, eylemler doğru ya da yanlış değerlendirilmez. Bu anlayışa göre, insanların karakterleri ve kişilikleri önemlidir. Erdem etiği, bireylerin doğru davranışları gerçekleştirebilmeleri için karakterlerini ve kişiliklerini geliştirmeleri gerektiğini savunur. Aristo’ya göre, insanlar mutlu olmak için erdemli olmalı ve doğru davranışları gerçekleştirmeli.
    Bu üç etik anlayışı arasında farklılıklar bulunmaktadır. Benthamcı etik anlayış, toplumsal yararı en üst düzeyde tutmaya odaklanırken, Kantçı etik anlayış, bireylerin özgür iradelerine saygı duymayı önemser. Erdem Aristo’ya göre ise, insanların karakterleri ve kişilikleri önemlidir. Bu üç etik anlayışı birbirinden ayıran temel fark değerlendirme ölçütleridir. Benthamcı etik anlayışta sonuçlar değerlendirilirken, Kantçı etik anlayışta eylemler kendilerine göre değerlendirilir ve erdem Aristo’ya göre ise, karakter ve kişilikler öne çıkar. Her bir etik anlayışının kendine özgü avantajları ve dezavantajları vardır ve her biri farklı durumlarda daha uygun olabilir.

  9. Etik teoriler insan davranışlarının doğru veya yanlış olduğunu belirlemeye çalışırken, kurallarının ihlal edilmesi durumunda uygulanacak yaptırımları belirler.Hukuk ve etik arasındaki temel fark hukukun zorunlu olması ve devlet tarafından uygulanabilmesidir. Etik teoriler ve hukuk arasında yakın bir ilişki vardır. Bir davranışın etik açıdan yanlış olması o davranışın hukuka aykırı olduğu anlamına gelmez. Ancak bir davranışın etik açıdan doğru veya yanlış olması hukukun bu davranışa yönelik olarak uygulanacak yaptırımlarının belirlenmesinde etkili olabilir.Bazı etik teoriler hukukun belirlenmesinde de kullanılır. Örneğin; adalet, özgürlük, eşitlik gibi kavramlar hukukun temel prensiplerinden bazılarıdır ve bu prensipler aynı zamanda etik teorilerin de odak noktasıdır. Ancak hukuk ve etik arasındaki ilişki her zaman açık ve net değildir. Bazı durumlarda hukuk kuralları etik açıdan doğru olmayabilir veya etik teoriler hukukun belirlediği yaptırımların adil olmadığını iddia edebilir. Bu nedenle hukuk ve etik arasındaki ilişki tartışmalı ve karmaşık bir konudur ve bu konuda farklı görüşler ve yaklaşımlar bulunmaktadır.

  10. Jeremy Bentham’ın ahlak anlayışında çok sayıda insanın en yüksek şekilde mutlu olması amacı taşıyan faydacılık anlayışı vardır. Faydacılık ilkesi hem eylemlerin doğruluğunda hem de ahlaki tartışmalarda karar verirken kullanılır. Bentham’ a göre fayda ilkesini kanıtlamaya çalışmak imkansızdır ve bunun için çaba gösterilmesi de gereksizdir. Ama etik teoriler açıklanmaya çalışılırken de fayda ilkesine müracaat edilir. Matematiğe ait ilkelerin yanlışlığı ispat edilinceye kadar doğru kabul ederiz. Fayda ilkesinin de yanlış olduğunun ispat edilememesi de onu doğru saymak için yeterlidir. Fayda ilkesinin dayandığı iki temel düşünce vardır. Haz ve acıdır. İnsan acıdan kaçarak hazzın peşinden koşar. Bentham mutlu bir yaşamın, hazların acılardan daha fazla olduğu durumlarda olduğunu düşünür. İnsana fayda sağlayan aynı zamanda onun mutluluğu düşüncesidir. Fakat bu mutluluk tek bir insana ait değil, bütün topluma yansıyan bir mutluluktur. Bu mutlulukta faydaya dönüşmüştür. Fayda ilkesi nitelikten çok niceliğe bakar. Mesela bir kişinin hayatı mı yoksa beş kişinin hayatı mı diye seçim yaparsak, beş kişinin hayatını seçeriz. Çünkü fayda ilkesi mümkün olduğunca çok sayıda insanın mutluluğunu, faydasını sağlar.
    Kant’a göre insan, akla sahip olan, eylemde bulunma ihtiyacı içinde olan bir varlıktır. Ahlak eylemi içinde barındırır ve buda tanrıya, ölümsüzlük ve özgürlüğe inanmamızı gerektirir. Kant’a göre özgürlük her istediğimizi yapabilmek değildir. İnsan akla ve kanunlara uymak zorundadır. Kant’ın anlayışı ödev anlayışıdır. Sorumluluk sahibi olduğumuz için özgür olduğumuzdan bahseder. Ona göre evrensel etik anlayışına, sorumluluk duygusuyla ve akıl yoluyla hareket edilerek ulaşılır. İnsan öyle davranmalı ki;
    davranışı herkes tarafından kabul edilebilsin, insanlığı bir araç olarak değil amaç olarak görecek şekilde davranmalı ve doğru davranışın sonucu ne olursa olsun düşünmeden yapmalıdır. Çünkü sorumluluk bunu gerektirir. Etik davranış ancak bu yolla evrensel olur. Eğer birinin davranışlarını düşünerek hareket edersek bu davranış evrensel bir etik anlayışı olmaz.
    Aristo’nun etik anlayışı erdem anlayışıdır. Erdemli olma ya da olmama insanın elindedir ve insanın tercihlerine bağlıdır. İnsanın amacı iyi yaşamaktır ve bunu akıl aracılığıyla yapar. İnsanın iyi yaşarken ulaşmaya çalıştığı amaç mutluluktur. Aristo’nun mutluluk anlayışı erdemdir. İnsanın dünyada mutlu olabilmesi erdemli davranıp davranmamasına bağlıdır. Aristoteles düşünsel erdemler ile ahlaki erdemleri birbirinden ayırır. Ahlaki erdemler, ruhun akılsal olmayan kısmının akılsal kısma uyarak gerçekleştirdiği erdemlerdir ve bunlar yapa yapa alışkanlıklarla kazanılır. Ahlaklı, dürüst, cömert, cesur, adil insan erdemlidir. Aristoteles, bu erdemleri incelediğinde onların, iki aşırı uç arasında orta yolu gösteren eyleme biçimleri olduğunu görür. Mesela cesaretli olmanın bir ucunda korkaklık öbür ucunda cahil cesareti vardır ve Aristo’ya göre bulunulan durumun koşullarını gözetmeden kendini tehlikeye atmak cesaret değildir. Aristoteles’e göre erdem alışkanlıktır, huydur.

  11. 1-)Bentham’ın felicific calculusunu hukuk felsefesi bazında değerlendirmemiz gerekirse, bir yasanın geçerliliğini, o yasanın uygulanışının topluma ne kadar haz verdiğini saptayarak anlayabiliriz. Buna göre, uygulanmasıyla toplumu mutlu edebilen yasalar, geçerli olan yasalar olacaktır. Örnek vermemiz gerekirse; insan öldürmek modern toplumların hepsinde suç olarak kabul gören bir ceza normudur. Buna göre; insan öldürmeyi cezalandırmak, toplumlara genel anlamda mutluluk veren bir eylem olacaktır. Hukuk felsefesi bağlamında, Bentham’a yönelik eleştiriler, hukukun; adalet, eşitlik vs… gibi bazı soyut kavramlarının normların varlık nedenlerini anlamlandırmamızda ki durumu dışlamasına yönelik olabilir. Fakat Bentham’ın teorisinde haz en temel ilke olarak sınıflandırılmıştır, bu nedenle hukukun bu soyut kavramlarının arkasında da haz duygusunun yattığını varsayabiliriz. Mesela, hukukun en temel varlık amaçlarından birisi adaleti sağlamaktır. Bu noktada “insanların neden adaletin sağlanmasını arzu eder?” Sorusunu sormamız gerekir. Bentham’ın teorisine göre, bu sorunun cevabı yine haz alması olacaktır. Sonuç olarak Bentham’ın fayda teorisini hukuk felsefesi bağlamında ele aldığımızda, normların geçerlilik sebebinin insanın haz alma duygusunun olduğu sonucuna varılabilinecektir.

    2-) Antik yunan felsefesinde, iyi olan çoğunlukla erdemlilikle özdeşleştirilmiştir. Erdemli olmak ise antik yunan filozoflarına göre, çağdan çağa veya toplumdan topluma göre değişiklik gösterebilen bir kavramdır. Sokrates erdemli olmayı ve dolayısıyla iyi olanı, bilgiyle özdeşleştirmiş bunun sonucunda ise bilgili olanın erdemli ve iyi kişiler olacağı sonucuna varmıştır. Bu düşünce Sokrates ve onun öğrencisi Platon’un filozof yönetici anlayışının temeli varsayılabilir. Bunun dışında erdemli olmanın adaletli ve eşitlikçi gibi hukuk felsefesinin soyut kavramlarıyla özdeşleştirildiği de olmuştur. Bu durum Antik Yunan etik anlayışının hukuk felsefesiyle bir bağdaşıdır. Aynı zamanda hukukun varlığı erdemli olmanın unsurları olan, adaletli, eşitlikçi olmak gibi unsurları destekleyerek, bireylerin toplum bazında erdemli bir birey olmasını teşvik eder. Bu durum da antik yunan felsefesinde ki erdemlilik anlayışıyla hukuku bağdaştıran bir durumdur.

  12. Genel çerçevede, felsefenin bir alt dalını oluşturan aksiyoloji başlığının altına etik ve estetik konuları girer.
    Bu konulardan biri olan etik, iyi-kötü, doğru-yanlış kavramlarıyla ilgilenir. Bununla birlikte adalet-suç, erdem-ahlaksızlık gibi zıt birbirine zıt kavramları tanımlamaya ve sistematikleştirmeye çalışır.
    Hukuk ve etik birbirleriyle çok yakından ilişkilidir, iki alan da muhtevası itibariyle birçok noktada birleşebilirler.
    Yasa da etik gibi insan davranışını çağdaş toplumsal varoluşa elverişli kılıp, bu davranışları yönlendirmek gibi benzer amaçlara hizmet eder.
    İki alan da, insandaki doğru-yanlış duygusunu zorlarlar. Hukuk ve yasa devlet yasama organı tarafından kodlanmış normlar, yani dış yükümlülüklerimizi oluştururken, etik ve ahlak iç yükümlülüklerimize karşılık gelir.
    Hukuk ve etik kavramlarının, özellikle uygulamada ayrıştığı bir diğer nokta ise, hukuk aykırılık halinde yaptırımla cevaz verilirken, etik’e aykırılık halinde bir yaptırımın olmayışı yahut öngörülmeyişidir.
    Örneğin arkadaşa yalan söylemek etik dışı olabilir ama bu mutlaka yasa dışı değildir.
    Hart-Fuller tartışmasında, Hart; etik ve hukukun tamamen ayrı olduğunu belirtirken buna karşılık Fuller, yasaların bağlayıcı gücünün, etik kurumundan ve belli oranda vicdandan kaynaklandığını söylemiştir.
    Tarih boyunca birçok filozof etiği kendi felsefesi etrafında yorumlamıştır. Bunlardan en bilineni Bentham’ın yararcı, faydacı etik anlayışıdır.
    Yararcılık, etikle açıklanması beklenen uygun hareket tarzının kişinin mutluluk, huzur veya kişisel tercihlere göre yaşama gibi olumlu etkileri en düzeye çıkaran eylem olduğu görüşünü destekleyen bir etik teorisidir.
    Toplumsallık yönünden, ona nazaran daha bireysel kalan Aristonun karakter etiğindeki, toplumsal açığı kapatır Bentham’ın etik anlayışı. Yararcı felsefenin iki ana ilkesini oluşturan haz ve acı’dan, bizim için daha yararlı olan hazzı tercih etmemiz, bu hazzın tamamen karakteristik ve kişisel bir özellik taşıması anlamına gelmez.
    Burada bahsedilen haz kavramından, başkalarının da en az bizim kadar, hazza sahip olma ve onu tercih edebilme hakkı olduğu varsayımı çerçevesinde tanımlanan bir hazdır.
    Yararcı etikteki doğru eylem, bizim için en iyi sonuçları ya da en azından en az kötü sonuçları getiren eylemdir.
    Bir cerrahın kangren olmuş bir kolu kesmesindeki yarar nedir?
    Eğer hastanın kolunu keserse, hasta kolunu kaybetmiş olacak ve hayatının sonuna kadar bir uzvu eksik biçimde yaşayacak ancak kangren olan kolu kesmese, kangren tüm vücuda yayılacak ve büyük ihtimalle hasta yaşamını yitirecek.
    Burada cerrah için en az kötü sonuçları getiren eylem hastanın kangren olmuş kolunun kesilmesidir. Bu eylem Bentham’ın faydacı etik anlayışının somutlaştırılması açısından uygundur diye düşünüyorum.

  13. Ben Kant’ın etik anlayışını fazla objektifleştirilmiş buldum. İnsanın duygulardan tamamen arındırılmış olduğu bir distopik bir toplumda uygulanabilir fakat günümüz koşullarında uygulanabilirliğinin olduğunu düşünmüyorum.Doğru olan davranışın sonucu düşünülmeden yapılmasının gerektiği savunulmuş. Doğru davranışın ne olduğuna kim karar verecek, kimin için doğru olacak?
    Bentham’ın faydacılık anlayışını gerçekliğe daha uygun buldum. İnsan fayda-haz-mutluluk üçgeni içinde yaşamını devam ettirmek ister. Toplumsal açıdan baktığımızda çoğunluğun yararı üstün tutulmaktadır. Fakat bu teoriye bireysel açıdan baktığımızda hangi bireyin yararın daha üstün olacağı sorunu ortaya çıkıyor.
    Aristo ise erdem üzerinde durmuş. Düşünce ve karakter erdemi. Davranışın etikliğini ise bir orta nokta olan “altın orta” kavramıyla ortaya koymuştur. Aristo’nun anlayışı insanın gelişimi ile alakalı gibi yani kişinin kendi içinde bir orta nokta bulmasının erdeme ulaştırması.
    Bu şekilde üç anlayışı da incelediğimizde Bentham ve Aristo’nun görüşlerinden yeni bir anlayış oluşturulursa tamamlanmış bir anlayış olacaktır. Çünkü Aristo’da bireysel yön ağır basarken Bentham’da toplumsal yön ağır basmaktadır.

  14. -Aristo’nun etik teorisine göre, ahlaklı eylem erdemli eylemdir. Erdem, karakterdeki ideal bir niteliktir. Aristo ahlaklı eylemin ortasında bulunan “altın orta” kavramına önem verir.
    Aristo’ya göre belli başlı erdemler şunlardır:
    Cesaret/Ölçülülük/Kibarlık/Adalet/Cömertlik/Onur/Dostluk
    Aristo’ya göre erdemli bir kişi, bu niteliklerin “altın orta”sına sahip olan kişidir. Aşırı davranışlar erdem değildir. Ahlaklılık akıl işidir ve erdemli bir yaşam için çaba göstermek gerekir. Mutluluk, erdemli bir yaşamın sonucudur.
    -Kant’ın etik teorisi ödev etiğine dayanır. Kant ahlaki eylemlerin ödevden kaynaklandığını savunur. Ahlaki bir eylem, ödev duygusuyla gerçekleştirilen eylemdir. Kant’a göre ahlaklılık ilkeleri akıldan kaynaklanır ve mutlak niteliktedir. Örneğin “bir amaç olarak asla insanı araçsallaştırma” ilkesi.
    Bentham’ın etik teorisi ise sonuçsalcı etiğe dayanır. Bentham ahlaki eylemlerin sonuçlarına göre değerlendirilmesi gerektiğini düşünür. En çok faydayı sağlayan eylem, en ahlaklı olan eylemdir. Bentham için “en büyük mutluluk” (utilite) ilkesi esastır. Buna göre bir eylemin ahlaklı olması için en çok kişiye en çok mutluluk vermesi gerekir.
    Kant için ahlak mutlak kurallara bağlıdır, sonuçlar önemli değildir. Bentham için ise sonuçlar çok önemlidir, ahlak da bu sonuçlara bağlıdır.
    Kant’ın ahlak anlayışı elitist olmakla birlikte, Bentham’ın anlayışı demokratik ve liberaldir.
    Bentham’ın teorisi daha seküler, Kant’ın teorisi dinsel öğeler de taşır.Kant için ödev, Bentham için mutluluk ve fayda etiğin odağındadır.
    -Aristo, Kant ve Bentham’ın etik teorileri arasında bazı temel farklılıklar vardır:
    Aristo’ya göre ahlaklılık erdemle ilgilidir. Kant’a göre ahlaklılık ödev bilincine dayanır. Bentham’a göre ise ahlaklılık en çok faydayı sağlamakla ilgilidir.
    Aristo için ahlaklı eylem erdemli eylemdir. Kant için ahlaklı eylem ödev duygusuyla yapılan eylemdir. Bentham için ahlaklı eylem en çok faydayı sağlayan eylemdir.
    Aristo’nun teorisi karakter odaklıdır. Kant’ın teorisi ise eylem odaklıdır. Bentham da sonuç odaklıdır.
    Aristo için mutluluk, erdemli bir yaşamın sonucudur. Kant için mutluluk ahlakla ilgili değildir. Bentham için mutluluk ( utilite) ahlakın temel ölçütüdür.
    Aristo için ahlak evrensel ilkelere değil, bireysel erdem ve karakter gelişimine dayanır. Kant için ahlak evrensel ve zorunlu ilkelere dayanır. Bentham da evrensel bir ilke olarak ” en büyük mutluluk” ilkesini öne sürer.
    Aristo ahlakı daha bireysel bir erdem ve karakter etiği olarak görürken, Kant ve Bentham daha evrensel kurallara dayanan bir ahlak anlayışı savunmuşlardır.

    Erdem, ödev, sonuç/fayda.

  15. Ahlak ve ödev yasalarından bahsedildiğinde ilk akla gelen filozoflardan olan Kant, şüphesiz ki etik ve bilgi felsefesi alanlarında kıymetli düşünceler ortaya koymuştur. İyi irade kavramı üzerinden genel (evrensel) ahlak yasasını çözümleyerek felsefi anlamda zeki bir perspektif ortaya koymuştur. Ona göre bizi içimizden iten, harekete geçiren biricik şey, Kant’a göre, ancak saygı duygusudur. Bu duygu, temelini a priori olarak bizde bulduğu için özel bir duygudur; kaynağı, acıma duygusu gibi, dışarıda değil, akıldadır. O halde, saygı, ahlak kanununun uyandırdığı birinci derecede, saf bir ahlak duygusudur. İnsanın davranışlarını ahlaklı yapan şey ise, bu davranışların ödeve, başka deyişle ahlak kanununa karşı saygıdan doğmuş olmalarıdır. İnsanın her iyi davranışını doğuran, onun kendi içindeki ahlak kanununa karşı duyduğu saygıdır. Bu nedenle, her iyi davranışta, davranışı yapan ve diğer insanlar hesaba katılırlar ve özgürlüğün bilincine varabilmenin koşulu, her şeyden önce ahlak yasasıdır; ve akıl onu hiçbir duyusal koşul tarafından alt edilemeyen, hatta her koşuldan büsbütün bağımsız olan bir belirleme nedeni olarak ortaya koyduğundandır ki, ahlak yasası bizi doğrudan doğruya özgürlük kavramına götürür. Onun için özgürlük, yasaya uymaktan ibarettir ve tanrının varlığını kabul etmek bir zorunluluktur. Döneminin şartlarına göre ele aldığımızda çağının çok ötesinde yaşayan bir filozoftur.

  16. BENTHAM, KANT VE ARISTO’NUN ANLAYIŞLARI ÜZERİNE
    Bentham’ın ahlak anlayışını “faydacılık” olarak tanımlayabiliriz. Bu anlayışa göre bir eylemin doğruluğu ya da yanlışlığı o eylemin sonucundan anlaşılabilir. Yani bir eylemin sonucunda toplam fayda artıyorsa o eylem doğru; toplam fayda azalıyorsa o eylem yanlıştır. Bu ahlak anlayışı bireylerin mutluluklarını en üst seviyeye çıkartmalarını teşvik eder. Ancak bu mutluluk sadece bireysel bazda kalmamalıdır. Bireyin mutluluğunun yanısıra toplumsal mutluluk da bir o kadar önemlidir. Sahiden de topluluğu oluşturan herkesin salt bir biçimde kendi düzeni ve mutluluğunu düşündüğü bir yerde, düzen olması mümkün değildir. Bertham’ın faydacılık anlayışına göre ahlaki kararlar objektif ve bilimsel bir şekilde alınmalıdır. Kararlar; toplumsal faydayı, bireylerin ve toplumun mutluluğunu maksimize etmeye yönelik olmalıdır. Eğer toplumsal faydaya yönelik olmayan, sadece bireysel mutluluğu arayan kararlar ağırlıkta olursa toplumsal yapıdan bahsedilemez.
    Kant’ın ahlak anlayışına göre ahlaki değerler; tercihlerden değil, nesnel yasalardan kaynaklanıyordu. Kant, herhangi bir eylemin evrensel bir ilkeye uygun olup olmadığını anlamak için “Dünya üzerindeki herkesin bu eylemi yapmasını isteyip istemediğimiz” cümlesinden yola çıkmayı doğru bulur. Ona göre ahlaki eylemler insan doğasından kaynaklanan bir yükümlülük ya da görev olarak kabul edilmelidir. İnsanlar kendi özgürlüklerini ve rasyonelliklerini kprumak için başkalarına da saygı göstermek zorundadır. Bu düşüncede de fazlasıyla haklılık payı bulunmaktadır. Toplumu oluşturan herkes yukarıda belirtilen cümleye göre hareket ederse toplumsal fayda en yüksek seviyeye çıkartılabilir.
    Aristo’nun erdem etiği, insanoğlunun erdemli bir yaşam sürmesinin ne demek olduğunu ve bu erdemi nasıl elde edebileceğimizi tartışan bir ifadedir. Aristoya göre erdem insanların iyi bir hayt sürmesi için gereklidir. Erdemli bir hayat için insanların eğitimli olması gerektiğini de vurgulamıştır. Bu eğitim doğru karar verip erdemli birer birey olmalarına yöneliktir. Bu anlayış, insanların mutlu hayatının anahtarını erdemli bir kişilik olarak görür. 3 filozofun görüşüne de dayanarak; etiğin toplumsal birer anlayış olmadan önce bireysel doğrular olarak karşımıza çıktığını kabul edebiliriz.

  17. Etik iyi-kötü doğru-yanlış ayrımını zaman içerisinde belirlenen etik kurallarına göre yapmaktayken hukuk da zaman içerisinde belirlenen hukuk kurallarına veya şuan uygulanan hukuk kurallarına göre bu ayrımı yapmaktadır.Bir olay etik kurallarına göre yanlış olduğu halde hukuk kurallarına göre yanlış olmayabilir.Buna örnek olarak yerde bir eşya bulunduğunda bunu almak etik değildir fakat bunu almak hukuk kurallarına göre belli şartlarda hukukidir.(Eşya hukuku kuralları)Aynı çerçevede etik kurallarına göre yanlış olan durum hukuk kurallarına göre de çoğu kez yanlıştır.Bir kişiyi aldatmak etik değildir hukuk kurallarına göre de dolandırıcılık şucunun kapsamına girer.Sonuç olarak etikle hukuk birbirini destekler iki kavram durumundadır.

  18. Bentham’a göre, bir eylemin yanlış veya doğruluğu, eylemin topluma verdiği faydaya ve zarara bağlıdır. Yani, bir eylem topluma faydalı ise doğru, toplumun zararına ise yanlıştır der.Ayrıca Bentham mutluluk açısından da bir değerlendirme yapar; eylem doğru ise mutluluğu arttırır, yanlış ise mutluluğu azaltır. Bentham’ın fikirlerine temel olan unsur ise fayda ilkesidir, bu ilke eylemlerin doğruluğu veya yanlışlığını belirler.
    Deontoloji, eylemlerin doğru veya yanlışlığının, eylemin topluma faydası veya zararına göre değerlendirilmesine değil, eylemin kendisine ve eylemin doğasına göre değerlendirilmesine dayanır. Bu teoriye göre bazı yasalar ve etik kuralları mevcuttur ve bu kurallara uygun davranmak doğru, davranmamak ise yanlıştır.
    Aristo’ya göre erdem, aşırılıkların ve eksikliklerin ortasında yer alır. Örnek olarak insan ne aşırı cesur olmalıdır ne de korkak olmalıdır, ikisinin arasında olmak doğru olan davranıştır.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s